DİŞLERİMİZ VE SAĞLIĞIMIZ....
1-Bebeklerde ilk dişlerin çıkmaya başlamasından sonraki dönemde anne ve babalara tavsiyeler.
Bebeklerin doğumdan itibaren anneleri, mutlaka, bebeklerini anne sütü ile beslemelerini, ilk 6 ayda sadece anne sütü, daha sonra ek besinlerle dengeli beslenmelerini. 11.00-15.00 saatleri haricinde çocuklarını 10’ar dk. Dan başlayarak güneşletmelerini ki; güneşlerin ciltte D vitamini sentezi gerçekleşiyor. Bu da kemik ve dişlerin yapısının güçlü olmasını temin ediyor.
Dişleri çıkmaya başlayınca bir tülbenti karbonatlı suya batırarak dişlerini silmelerini öneririm. 1.5 yaşından sonra çocuğu diş fırçasıyla tanıştırmak lazım. Bu dönemde anne yardımcı olmalı 3 yaşından sonra çocuk kendisi fırçalamaya başlamalıdır. Yaygın olarak yapılan hatalardan bir diğeri, biberonlarla süt verirken içine anneler bal katıyorlar. Bu ballı sütler çocuklarda çok küçük yaşlardan itibaren süt dişlerinin çürümesine neden oluyor. Buna mani olmak için, ya bal ilave edilmeyecek veya ballı sütten sonra, çocuk küçükse su içirilmelidir. Büyükse, dişlerini fırçalatmalı.
Daha sonraki dönemde 6-12 yaş arasında 6 aylık peryotlarla deş hekimine kontrole götürülürse ilerde oluşacak problemlerden erken dönemde korunulmuş olunacak.
2 Dişlerimize zararlı gıdalar var mıdır?
Dişlerimize zararlı gıdalar var mıdır? Diye sorulursa; buna vereceğimiz cevap evettir. Bunlar asitli gıdalar, şekerli, karbonatlı gıdalar ağızda asit oluşumunu hızlandırarak çürüğe zemin hazırlarlar.
Sert, kabuklu yiyecekleri dişlerle kırmak ise, dişte kırılma, çatlama ve dişte nekrozlara, kistlere neden olabiliyorlar.
Aşırı soğuk-sıcak farkı olan gıdalar aynı anda tüketmekte dişlerin sağlığına olumsuz etkiler yapıyorlar.
Çürük oluşmasına mani olmak için ağız hijyenine dikkat etmeliyiz. Bunun içinde yemeklerden sonra dişlerimizi mutlaka macun ve fırçayla fırçalamalıyız.
3 Günde kaç kez ve ne zaman dişlerimizi fırçalamalıyız?
Günde kaç öğün yemek yiyorsak o kadar fırçalayalım. Aralarda abdest alırken de misvak kullanılmasının dişler üzerine çok olumlu sonuçlar oluyor. Yatmadan hemen önce diş fırçalamaya bilhassa özen göstermeliyiz.
Fırçaya özen göstermezsek; başta diş etleri olmak üzere dişlerde problemler başlıyor:
4 Diş eti kanamalarının nedenleri nelerdir?
Dişetlerinde kanamalar yeterli fırça yapılmazsa oluşabiliyor.
Hijyene özen gösterilmezse dişlerde tutarlar ve bunlara bağlı olarak dişeti kanamaları oluşuyor.
Ergenlik döneminde östrojen yetersizliğinden dişeti kanamaları oluşabiliyor.
Çapraşık dişlerde giypivodaki dolaşım bozukluğundan dişeti kanamaları oluyor.
Menapoz ve antropoz dönemlerinde de hormonal nedenlerle diş eti problemleri görülebiliyor.
Hatalı dolgu, köprü ve protezlerde de diş eti kanamaları oluşuyor.
C vitamini eksikliğine bağlı diş eti kanamaları da çok görülen bir durumdur.
5 Sigara, şeker, asitli içecekler, çay, kahve bunların diş sağlığına zararları var mıdır?
Sigaranın diş sağlığına etkisinin olumsuz oluşu hepimizin bildiği bir gerçektir. Sigara diş etlerinin çekilmesine ve erken kaybına neden oluyor. Ağız kanserlerinin sebebi...
Şeker ve asitli içecekler çürüğe zemin hazırlıyor. Koyu çay ve kahvenin uyarıcı etkisi dışında dişlerde lekelemelere neden oluyorlar.
6 Sağlıklı bir diş macununda aranabilecek özellikler neler olmalıdır?
Diş macunlarında aranması ve olmasını istediğimiz bazı elementler var. Bunlar; iyi bir hijyeni sağlayıcı dolması, içerdiği karşı dişleri koruyucu özellik olan florun olması mekanik temizliğin artması, dezenfeksiyonun sağlanması, yumuşak dokuların sıkıştırılmasını temin, diş taşlarını eritme, asit karakterde maddelerin nötralizasyonu, musin tabakasının parçalanması ve nihayet mirenin mineral bakımından zenginleşmesini temin için macunlara ve patlara son senelerde “klorofil” ve “fluor” de katılmaktadır. Klorofoil ağız kokusunu imha, fluor ise minenin fluorunu fazlalaştırmak suretiyle çürüğe karşı mukavim kılmak maksadıyla ilave edilmelidir.
7*Diş fırçası satın alırken, diş sağlığımıza uygun diş fırçasında hangi özellikleri aramamızda fayda vardır?
1) Naylon kıldan olmasına, (hijyen ve sağlık için)
2) Kıl uçlarının yuvarlatılmış olmasına
3) Dişlerin her tarafına ulaşabilecek, kendisi temizlenebilecek hatta dezenfekte edilebilen olmasına,
4) Ağzın anatomik durumuna uygun şekil ve büyüklükte olmasına
5) Uçlarının çatı şeklinde kesilmiş olmasına. (İntendental aralığına iyi girer.)
6) Fırça başının ufak olmasına dikkat etmeli. En iyisi 2-3 sıra, 6-8 kıl demeti taşıyan fırçalardır.
7) Sertliği ise, diş eti kanayanlarda, önce yumuşakla başlanılması, daha sonra orta ve serte geçilmesiyle diş etlerine masaj saplayacak yapıda olmalı.
8) Piyasadaki boş tarafı elektrikli fırçalar çok iyi dizayn edilmişler, fasulye edilebilecek fırçalardır.
9) Fırçalar sert ve temiz olmalı. Bunu temin maksadıyla sabah akşam biriyle, öğlen diğeriyle fırçalamak için 2 fırça bulundurursak fırçaların sertliğini muhafaza ederiz.
8 Misvak kullanımı konusunda görüş ve önerilerinizi alabilir miyiz?
Misvak kullanmayı aralarda yapmayı tavsiye edebiliriz. Misvak ile dişlerin oral yüzlerine ve arka bölgedeki dişlere ulaşılması güçtür. Ama yetişen yerlere abdest alırken kullanmanın faydaları çoktur. Yeni misvak kullanmadan önce 1-2 cm kadar ucundan soyulur, sıcak suyla ıslatılır. Daha sonra lif lif ayrılan uçlarından fırça gibi istifade edilebilir.
Misvak’ın dişeti ve diş sağlığı üzerine olumlu etkileri inkar edilemez.
Son yıllarda Avrupa’dan misvakın ana maddesinden yapılmış macunlar getiriliyor. Çok istifade ediliyor.
9-Dişlerde oluşan ve zamanında önlem alınmayan çürüklerin yol açtığı rahatsızlıklar nelerdir?
Çürükler zamanında tedavi edilmezse, çocuklarda daimi dişlerdeki çapraşıklıklara, fakat enfeksiyon odağı oluşumuna, erişkinlerde ise yine fedal enfeksiyon odağı olarak bütün vücuda mikrop pompalama merkezi oluyorlar. Bunlar da eklem romatizmasından kalp ve böbrek gibi organlarımızı bile olumsuz etkileyebiliyorlar.
Çürükler ve bu dişlerin çekimleri çiğneme fonksiyonunu konuşma ve dahi, gülme fonksiyonu bozuyor. Hastalarda fiziki ve psikolojik rahatsızlıklar görülebiliyor.
10-Damak kullananlara tavsiyeleriniz nelerdir? Hijyen açısından nelere dikkat etmelerinde fayda vardır?
Dişler çekilince kullanmak zorunda kalınılan “damak” denen total protezleri kullananlara; her yemekten sonra yıkamalarını, protez fırçalarıyla deterjanla fırçalamalarını, akşamları çıkarıp, temizledikten sonra bir kap içindeki suya bırakılmasını, ağızın dinlendirilmesini, 15-20 günde bir pasta karbonatıyla fırçalanmasını, 2-3 ayda bir eczanelerden alınan protez temizleme tabletlerini suda eriterek içinde akşamdan sabaha kadar bekletmelerini tavsiye ederiz.
11-Dişlerinizi temizletmemizin zararları var mıdır? Temizlettikten sonraki süreçte nelere dikkat etmek gerekir?
Dişlerde oluşan tartarlar da mutlaka temizletilmeli. Bunlar ihmal edilirse geri dönüşümü olmayan dişeti rahatsızlıkları ve diş kayıplarına neden olurlar.
Temizlettirildikten sonra diş etlerine masaj yapma ve doğru fırçalama etlerinin sıkışmasını temin edici.) Belirli periyotlarda bu temizliklerin yapılması, dişleri daha uzun kullanmamızı sağlayacaktır.
12-Şiddetli diş ağrılarında antibiyotik, ağrı kesici kullanımını tavsiye ediyor musunuz?
Şiddetli diş ağrılarının nedenlerinin, iltihaplanma olduğu kesin olarak anlaşıldıktan sonra, hekim nezaretinde Antibiyotik kullanılabilir. Yanı sıra, Araljezik (diş kesici) de önerilir. Rastgele antibiyotik kullanımından sakınmak gerekir.
13- Piyasada satılan diş parlatıcı, beyazlatıcı ürünlerin kullanımı konusunda görüşleriniz nelerdir, sağlıklı mıdır, zararlı mıdır?
Piyasadaki diş patlarının, parlatıcıların, hekim kontrolü olmadan kullanımı yanlış neticeler verebilir. Bunlar geçici bir parlaklıktan sonra daha kötü sonuçlar verirler. Çünkü dişlerin minelerini çizen, aşındıran ilaçlardır,
14- Fındık, ceviz, vs. gibi sert cisimlerin dişler ile kırılmasının zararları var mıdır? Bir hekim olarak ne tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
15 Dişlerimizin sağlığına olumlu etki yapan gıdalar var mıdır. Elma örneğin yenilirse dişlere faydalıdır deniliyor siz bu konuda neleri tavsiye edebilirsiniz, bizlere.
Dişlerin sağlığına olumlu etki yapan gıdaları şöyle sıralayibiliriz. Mineral tuzları ve organizmada 5 gr.’dan az olarak bulunan “Eser” elemanları” (Cu, O, Mo, I, F, Mn ve Co) A ve D vitaminleri ihtiva eden kuvvetli gıdalarla çocukları beslemek, oluşacak çürükleri azami azaltacaktır. Kısaca çocuklara “Raşitizm” tedavisi uygulandığında dişlerde de çürük miktarının azaldığı görülmüş ve kanıtlanmıştır.
16-Günümüz şartları malumunuz zor geçim sıkıntısı, stres normalde bir kişinin hangi zaman aracılığında diş doktorunu ziyaret edip kontrol olmasında fayda vardır.
Diş doktorlarına 6 ayda periyodik muayeneler, erken çürük teşhisini ve tedavisini kolaylaştıracaktır. Her kesin kendi doktoruyla muayene vakitlerini konuşması, ayarlaması gerekir. Tedavi olacak hastadan muayene ücretini bizler almıyoruz. Bu gibi kolaylıklar, hastayı kontrollere çekmekte teşvik edici unsurlar olabilir.
17- Kanal tedavisi nedir, hangi durumlarda yapılması gerekmektedir?
Kanal tedavisi, eğer dişler, diğer tedavi yöntemleriyle tedaviye cevap verilmezse, dişin pulpasının (sinirlerinin, devamlarının çıkarılarak içinin doldurulması yöntemidir. Uygun olan dişler de yapılırlar.
18- Sağlıklı ve uzun ömürlü bir dolgu da ne gibi özellikler olmalıdır. Kısacası siz dolgu yaparken hangi şeklini tavsiye ediyorsunuz, size gelenlere.
Sağlıklı ve uzun ömürlü dolgu hem hastaların hem de hekimlerin arzu ettikleri bir iştir. Sağlamlık ve hijyen açısından amalgam dolgular en uzun süre gidenlerdir. Önlerde ise mecburen estetik dolgular tercih ediliyor. Arka bölgede estetik gaye güdülürse, kısa süreli işler yapılmış oluyor.
19- Geçici dolgu hangi durumlarda yapılmaktadır. Tedavi sürecini bize biraz açıklayabilir misiniz?
Geçici dolgular, ağrılı kavitelerde, lokal ve total pulpektomilerde v.s. kullanılabilen bir dolgu yöntemidir. Pansumanlardan sonra da kullanılır.
20- Ağız kokusu nedenleri nelerdir?
Ağız kokusu nedenlerine gelince; sindirim sisteminden, ağız boşluğundan ve komşu organlardan (akciğerler, sinüsler, tansillalar, faranks ve komşu larenks gibi) kaynaklanabilir.
1) Ağız kokusu sosyal bir sakatlık teşhis eder,
2) Ağız kokusu bir nevruza sahip olabilir.
3) Ağız kokusu bir hastalığın teşhisine vasıtadır.
Sabah kalkınca olan gece tükürük ifrazının azalmasıdır. Bol su içilmeli, gece yatmadan en az 2-3 saat önceden yemek yenmemelidir. Sigara, alkol, fazla çay, kahve, asitli içecekler, kızartmalar, süt, tereyağı, yoğurt, soğan, sarımsak gibi kokuya neden olan yiyecekler ve içeceklerden uzak durulmalıdır.
Yatarken dişler önce fırçalanmalı, ardından ipek diş ipleriyle dişlerin arayüzleri temizlenmeli, diş suyu veya tuzlu su ile ağız çalkalanmalı. Dişetine, sinüste, dişlerde, akciğerlerde rahatsızlıklar varsa, tedavi edilmelidir. Hoş kokulu, hoş gülüşlü, hoş günlerin hepimizin olması dileğiyle...
****************************************************************
SAĞLIKLI BEBEK
21.Bebeğin altı nasıl değiştirilir?
Bebeklerin bacak araları ve kalçaları, özellikle uzun süre ıslak kaldığında çabuk tahriş olur. Bu nedenle, bebeğin bezinin 3 - 4 saatte bir değiştirilmesi gerekir. Genel olarak bebeği emzirdikten sonra altını değiştirmek uygundur. Her değiştirmede bebeğin altı su ile de temizlenmeli ve kurulanmalıdır. Kızlarda bu temizliğin önden arkaya yapılması önemlidir. Bezi değiştirilirken bebeğin altının bir süre açık kalması iyi olur. Bebeğin altına bağlamak için çeşitli bezler vardır. Anne kağıt bezleri daha pratik bulabilir. Pamuklu bezler de çok iyi durulanmak koşulu ile sorun yaratmadan kullanılabilir.
22-Göbek bakımı nasıl yapılmalı?
Bebeğin bağlanmış olan göbeği 5 - 10. günlerde kendiliğinden düşer. Bu süre bazen 4 haftaya kadar uzayabilir. Göbek düştükten sonra bir kaç gün, günde 1 - 2 kez göbek yarasına alkol emdirilmiş bir gazlı bez ya da alkole batırılmış ucu pamuklu hazır çubukla dokunulmalıdır. Bebek bezinin kıvrılarak göbek altında kalmasına dikkat edilmelidir. Böylece göbek idrarla ıslanmayacak, hava ile temas etmesi sağlanacaktır. Göbek tozu, pudra ve benzeri maddeler kullanılmamalıdır. Göbeğin kuru tutulması, idrarla temas etmesinin engellenmesi önemlidir. Göbek çevresinde kızarıklık, göbekten kanama ya da akıntı gözlenirse mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
23-Bebek nasıl giydirilmeli?
Bebek sıcak tutacak şekilde giydirilmelidir. Ama çok da kalın giydirilirse terler, cildi kızarır. teri emen pamuklu kumaşlar, içinde naylon bulunan giyeceklerden daha iyidir. Bunlar cildin havlanmasına da yardımcı olur. Soğuk mevsimlerde, pamuklu iç giysilerin üzerine yünlü giysiler giydirilebilir. Bebek giysilerinin içinde rahat hareket edebilmelidir. Dar giyeceklerden kaçınılmalı ve üst üste giydirmemeye dikkat etmelidir. Bebeğin sıkı kundaklanması bebeğin nefes almasını, hareket etmesini ve kalça ekleminin gelişmesini engelleyebilir. Sıkı kundaklanmış bebeğin hastalık belirtileri yönünden de izlenmesi zordur. Bu nedenle kundaklama doğru değildir. Emzirirken tutmayı kolaylaştırmak için, bebek kolları örtülecek şekilde gevşekçe sarılabilir.
24-Bebek ilk günlerde nasıl yıkanmalı?
Yenidoğanın derisi koruyucu, kaygan bir madde ile kaplıdır ve bunun tamamen temizlenmesi gerekli değildir. Yenidoğanı yıkamak için göbeğin düşmesi beklenebilir. Bu arada her gün yüzü ve vücudu silinerek temizlenir, iç çamaşırları değiştirilir. Göbek düştükten sonra bebeğin her gün banyo ve leğende yıkanması ile pişikler ve deri hastalıkları önlenir. Bebeği yıkarken bir kişi yardımcı olmalıdır. İlk 1 - 2 haftada yıkama için kullanılacak su önceden kaynatılmış ve ılıtılmış olmalıdır. Bebeği yıkarken yüzü aşağıya bakacak şekilde, göğüs ve karnından kavranarak tutulabilir. Sırtüstü tutuluyorsa, başını elle desteklemek gerekir. Bebek şampuanları ve sabunları ya da beyaz sabun kullanılabilir. Bebeğin iyice durulanması ve kurulanması önemlidir. Banyo yapılan odanın ısısı 24 - 25 derece sıcaklıkta olmalıdır.
25-Bebek soğuktan nasıl korunmalı?
Bebek için en uygun ortam, ısısı 22 ile 26 derece arası olan bir odadır. Ortam çok sıcak (29 derecenin üzerinde) değilse bebeğe bir kaç kat giysi giydirilmesi uygundur. Bunun için zıbın, fanila ve bebek bezi üstüne giydirilmiş pijama ya da tulum yeterlidir. Böyle giyinmiş bir bebeğin yatarken üzerinin örtülmesi, kucağa alındığında da örtüsüne sarılı olarak tutulması uygundur. Bebekler 2 - 3 aylık olana kadar çevredeki ısı değişikliklerinden çabuk etkilenirler. Açık kapı ve pencerelerden hava akımı olmamasına dikkat edilmelidir. Ayrıca bebek sobaya çok yakın yatırılmaz. bebeğin yüzü kızarmışsa çok ısınmış olabilir. Soluk veya mor olması ise üşüdüğünü gösterir. Bebeğin ensesine dokunularak ısısı değerlendirilebilir. Ortam sıcak ise bebeğin giysileri ve örtüleri hafifletilir. Serin ortamda ise başlık ve eldiven giydirilir.
26-Bebeğin yatağı nasıl olmalı ve bebeği nasıl yatırmalı?
Bebeğin yatağını seçerken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. Örneğin, yatak zemini sert olmalı, parmaklıklar arası mesafe 7 cm’den fazla olmamalıdır. Parmaklıklar arası geniş olursa bebeğin başı bunlar arasına sıkışabilir. Sert pamuklu veya yünlü döşekler yeğlenmelidir. Yastık kullanılmaz. Yorgan seçiminde, elyaflı ya da kuştüyü ile doldurulmuş yorganlar yerine pamuklu ve yünlüler kullanılmalıdır. Bebekler yan ya da sırt üstü yatırılabilir. Beslendikten hemen sonra bir müddet yan yatması daha uygundur. Başın yatış pozisyonu sık sık değiştirilmelidir. Hep aynı tarafa yatarsa başta şekil bozukluğu oluşabilir.
27-Bebeğin yanında sigara içilmesi zararlı mı?Bebeğin yanında sigara içilmesi zararlıdır. Yanında sigara içilen bebeklerde daha fazla solunum yolu hastalıkları olduğu saptanmıştır. Yanlarında sigara içmek, büyük çocuklar için de zararladır. Çocukların yanında, hangi yaşta olurlarsa olsunlar, sigara içilmemelidir. İstanbul Tıp Fakültesi Kadın ve Çocuk Sağlığı Araştırma ve Eğitim Birimi
28-Sağlam çocuk kontrolleri nasıl ve ne zaman yapılır?
Bir bebeğin sağlıklı büyüyüp büyümediği vücut ağırlığı ve boyu ölçülerek kontrol edilmeli ve aşıları yapılmalıdır. Doğumdan sonra ilk 7 gün içinde kontrollere başlanması çok iyi olur. En geç bir ay içinde her bebek kesinlikle ilk kontrole getirilmelidir. Ondan sonra 4. aya kadar ayda bir ve 6. aydan itibaren 1 yaşına kadar 3’er ay aralıklarla kontroller sürdürülür. Ancak doktoru gerekli görürse daha sık kontrole çağırabilir.
29-Bebek altı aylık olana kadar hangi aşılar yapılır?
Bebek doğar doğmaz, ya da ilk 1 - 2 ay içinde, verem aşısı yapılır. Eğer hastanede yapılmadıysa, bu aşı Verem Savaş Dispanserlerinde yaptırılabilir. Daha sonra 2. ayda difteri, boğmaca ve tetanozu içeren “karma aşı” ile “çocuk felci” aşısı yapılır ve bu aşılar en az 1, en geç 2 ay ara ile 2 kez daha uygulanır. üç doz karma aşı ile çocuk felci aşısının ilk 6 ayda tamamlanması gerekir. Bu aşılar bebeğin takip edildiği sağlam Çocuk Polikliniğinde, Ana - Çocuk Sağlığı Merkezleri’nde yaptırılabilir. Bu aşı programına B hepatiti aşısı ile hemofilus influenza b (Hib) aşısının da eklenmesi yararlıdır. ancak bu iki aşı ücretsiz olarak yapılmamaktadır.
30-Bebek geceleri çok sık uyanırsa ne yapmalıdır?
Bebeğin geceleri çok fazla uyanması farklı nedenlerden olabilir. Bebek, geceleri beslenmek için uyanmanın dışında ortam ısısından rahatsız olduğu için veya gündüz fazla uyumuş olduğundan uyanabilir. Bazen de, uyanmanın nedeni belirlenemez. Bebeğin gece anneye yakın hatta aynı odada yatması iyi olur. Bu, kendini güvende hissetmesi açısından önemlidir. Alışık olduğu yorgana sararak yatırma, yatırırken okşayarak konuşma, ışığı söndürmeden önce bebeğin yanında biraz kalıp ninni söylemek gibi yöntemler bebeğin uykuya dalmasını kolaylaştırabilir ve daha rahat uyumasına yardımcı olabilir. Gece boyunca bebekler sık sık gözlerini açarlar, el ve kollarını hareket ettirirler. Ağlamıyorsa bebeğe uyurken sıkça dokunmaktan kaçınılmalıdır. Bebek geceleri geç saatte uyuyor ve bunu bir saat öne almak istiyorsanız, her gece 5 dakika önce yatırarak istenen zamana ulaşabilirsiniz.
31-Bebek çok fazla uyuması normal mi?
Bebek yeni doğduğu dönemde, beslenme süreleri dışında sürekli uyuyorsa, bu normaldir. Uykusu hafiftir. Uyurken yüzünde ve vücudunda sık olarak kendiliğinden olan hareketler gözlenir. Büyüdükçe uyanık kaldığı zamanlar uzar. Her bebeğin yapısı farklıdır. Bazı bebekler fazla, bazıları ise daha az uyurlar.
31-Bebekler neden hep ağlar?
Geleneksel iletişim yöntemi olan göz göze temas dışında bebeğin derdini tek anlatma yolu ağlamaktır. Aşırı sıcak veya soğuk, altının kirli olması, giysilerinin rahatsızlık vermesi, ağrı, bebeğin ağlamasına yol açar. Ev koşullarında ya da bakımda bir değişiklik de bebeği etkiler. Bebek annenin işte çalışmaya başlamasına alışamamış olabilir. bebeğin bu tür değişikliklerle aniden karşılaşmamasına çalışılmalıdır. Bazı bebekler, hiçbir neden olmadan, genellikle akşam saatlerinde sürekli ağlarlar. “Üç ay koliği” denilen bu ağlama krizleri bebek 2 - 3 haftalık iken başlar, genellikle 3. ayda kesilir. Bebeğin sağlığını etkilemez ve tedavi gerektirmez. Bebeğinizin neden ağladığı ile ilgili şüpheleriniz varsa, kendinize şu soruları sorunuz: Bebek yorgun mu? O gün çok mu misafir geldi? Bebeğin altının değişmesi mi gerekiyor? Bebeğin beslenme zamanı mı gelmiş? Bebek çok sıcak ya da çok soğuk bir ortamda mı bulunuyor? Bebeği giysileri rahatsız mı ediyor? Evde huzursuzluk mu var? Öncelikle, bu durumlar varsa ortadan kaldırmak gerekir. Bebeğin ateşi mi var? Döküntüsü mü var? Dışkısı her zamankinden farklı mı? Sıçrar tarzda ya da yıldırım çarpmış gibi hareketler yapıyor mu? Bunlar hastalık belirtisi olabilir. Bunlardan hiçbiri yoksa sorun çoğu zaman “kolik”tir.
32-Bebek çok fazla ağlıyorsa ne yapmalı?
Şiddetli ve nedeni açıklanamayan ağlama her gün çoğunlukla aynı saatte meydana geliyorsa bebekte “kolik” ya da “gaz sancısı” diye bilinen bir durum olabilir. Koliğe tam olarak neyin sebep olduğu bilinmemektedir. Ancak bu durum, genellikle bebek 3 aylık olduğunda kaybolur. “3 ay sancıları”da denilen bu durum ağlama krizleri biçiminde ortaya çıkar. Kolik için etkili bir ilaç bilinmemektedir. Ancak, bebeğe her gün banyo yaptırmak, ağlama krizi sırasında karnına sıcak havlu koymak, kucakta taşımak ve taşırken sakinleştirici ninni ve benzeri şarkılar mırıldanmak en etkili yöntemlerdir.
33-Bebek kabız olunca ne yapılır?
Anne sütü ile beslenen bebekler genellikle yumuşak kıvamda ve sık dışkı yaparlar. Normal bebekler ilk ayda günde 8 - 10 kez dışkı yapabilirler. Kaka, sarı - yeşil renkte ve biraz sulu olabilir. Kıvamlı parçalar içeriyorsa ve miktarı fazla değilse normaldir. Ancak anne sütü alan bazı bebekler ise 2 - 3 günde bir dışkı yaparlar. Dışkının kıvamı sert değilse bu bir sorun oluşturmaz. Bebeklerin dışkılama sırasında zorlanmaları, yüzlerinin kızarması da normaldir. Ancak, keçi kakası gibi sert ve tane tane dışkılama kabızlık işaretidir. Bu durum, bebeğin yeterli beslenmemesi ya da az sıvı alması gibi nedenlerden kaynaklanabilir. Kabızlıkta dışkı yaparken zorlanma, makatta çatlaklara yol açabilir. Bu durumda dışkıda çizgi şeklinde kan görülür. Kabızlığın tedavisi için bebeğin sık aralarla beslenmesi gerekir. 4 aylıktan büyük, ek gıda almakta olan bebeklere “su” ve “posa bırakan sebze ve meyve pürelerini” bolca vermek gerekir. Makata yumuşatıcı veya ağrıyı azaltıcı kremlerin sürülmesi de yararlı olabilir. İnatçı kabızlık durumlarında zeytinyağı vb. ev ilaçlarını kullanmaya başlamadan önce bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
33-Bebeklerde pişik neden olur, nasıl önlenir?
Bebeklerin bacak araları ve kalçaları ne kadar dikkat edilirse edilsin tahriş olabilir. Pişikleri önlemek için bebeğin bezi 3 - 4 saatte bir değiştirilmeli, pamuklu bez kullanılmalı, bezler sabunla yıkanmalı ve çok iyi durulanmalıdır. Çoğu kez bez tahrişi kolay iyileşir. Pudra kesinlikle kullanılmamalıdır. Kağıt bezler pişik olduğunda kullanılmamalıdır. Çünkü tahriş bundan da ileri geliyor olabilir. Oda sıcaksa her gün 1 - 2 saat bebeğin altının açık tutulması bez tahrişini önler ve tahriş olmuş derinin çabuk iyileşmesine yardımcı olur. Derinin plastik maddelerle teması engellenmelidir. Eğer pişik bu önlemlere rağmen geçmiyorsa bi sağlık kuruluşuna danışılmalıdır. bebeğin çamaşırları deterjan yerine sabun tozu ile yakınmalı ve iyice durulanmalıdır. Bebeğin aşırı sıcak tutulması da pişiklere neden olabilir. İstanbul Tıp Fakültesi Kadın ve Çocuk Sağlığı Araştırma ve Eğitim Birimi
34-Pamukçuk olan bebeklere ne yapmak gerekir?Bebeklerde pamukçuk sık rastlanılan bir sorundun. ağızda özellikle yanak içlerinde noktalar ya da tabaka şeklinde görülür. Anne sütü ile beslenen bebeklerde daha az görülür. Ağrı olduğu için bebeğin beslenmesi bozulabilir. bu durumda ağız içinin önceden kaynatılmış ılık su ve gazlı bez ile temizlenmesi önemlidir. İlaç kullanılması gerekebilir.
Yenidoğan bebeklerde sarılık neden olur, bu durumda ne yapmak gerekir?Yenidoğan bebeklerin yaklaşık yarısında, ilk 2 günden sonra sarılık gelişir. Çok hafif ve birkaç gün süren sarılık durumları dışında sarılıklı bebekler mutlaka bir doktor tarafından değerlendirilmelidir.
35-Bebeğin ateşi nasıl ölçülür?Çok az sayıda bebek hiç ateşlenmeden büyür. Vücut ısısının normalin üstüne çıkması olarak tanımlanan ateş, genellikle bir hastalık belirtisidir. Ateş vücudun hastalık yapıcı etkenlere karşı savunma yaptığının bir göstergesidir ve bu anlamda iyi bir işarettir. bebek bir aydan küçükse ateş çok önemli bir bulgu olabilir. Bu nedenle ayrıntılı değerlendirme gerektirir. Vücut ısısının 38 - 39 derece (“38 - 39 derece olarak da belirtilir) olduğu durumlarda bebek yakından izlenmeli, ateş 24 saatte düşmüyorsa mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Ateşin 39 derece ya da daha fazla olduğu durumlarda vakit geçirmeden bir doktora başvurmalıdır. Bebeklerin vücut ısılarını kontrol etmek için kısa, yuvarlak uçlu civalı termometreler (dereceler) kullanılır. Termometrenin okunması kolay değildir. Bu nedenle ihtiyaç duymadan önce derecenin kullanılması öğrenilmelidir. Bunun için derece civalı ucu açıkta kalmak üzere baş ve işaret parmakları arasında tutulur ve yavaşça döndürülerek civa sütununun üst ucu görülmeye çalışılır. Civa sütununun ucundaki değer vücut ısısını gösterir. 36-Bebeğin ateşini ölçmek için aşağıdaki adımlar izlenmelidir:1. Termometre silkelenerek civa kolonunun üst ucunun 35 derecenin altına gelmesi sağlanır (Dikkat! Dereceyi çarpmayın kolayca kırılır ya da içindeki civa taşıyan ince kolon kısmı bozulur). 2. Derecenin ucu sabunlu su ile yıkanır ve civa haznesi bulunan ucuna kaygan olması için az miktarda vazelin ya da yağlı bir krem sürülür. 3. Bebek yüzükoyun sert bir zemin üzerine yatırılır. Bebek küçük ise kucakta aynı şekilde tutulur (ateş ölçümü sırasında bebeğin hareket etmesi engellenmelidir). 4. Bir elle bebeğin kalçasının üstünden sıkıca bastırılır. 5. Diğer elle derece 2. ve 3. parmaklar arasında tutularak yavaşça civa haznesi bulunan ucu makattan içeri yaklaşık 1.5 santimetre itilir. El resimde olduğu gibi tutulmak üzere, 2 dakika beklenir ve derece yavaşça yerinden çıkarılır.
İshal nedir? Bebek ishal olunca ne yapmak gerekir?Bebeğin kakası yaşına ve beslenmesine göre değişmektedir. Genelde anne sütü ile beslenen bebekler, ilk aylarda günde 8 - 10 kez püre kıvamında sarı renkli kaka yaparlar. İkinci ve üçüncü aylarda kaka sayısı azalır. Ek gıdalara başlandığında ise renginde ve kıvamında değişme olur. Bir kez su gibi dışkılama endişe yaratmamalıdır. Ancak bebeklerin her zamankinden daha fazla sayıda ve su gibi kaka yapmalarına ishal denir. Bu durum yakından izleme ve değerlendirme gerektirir. İshal barsak yüzeyinin zedelendiği durumlarda ortaya çıkar. Kaka su gibidir çünkü bebeğin aldığı besinler bağırsaklarda yeterince sindirilip emilmez. Ayrıca zedelenen barsak yüzeyinden sıvı kaybı olur. Tuz ve diğer madensel maddeler bu sıvı ile birlikte vücuttan kaybolur. Bu kayıplar bebeğe aşırı şekerli sıvılar verildiğinde daha da artabilir.
İshalde en önemli tedavi vücuttan kaybedilen su ve tuzun yerine konmasıdır. Bunun için anne sütü alan bebeklerde emzirme sıklığı arttırılmalı, ek gıdalarla beslenen bebeklerin ise sulu gıda alımı arttırılmalıdır.
İshal olan bebeklerde yukarıdaki önlemler alındıktan sonra zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Düzenli kontroller dışında bebeğin hemen doktora götürülmesini gerektiren durumlar neler?İyi bakılan bebekler de hasta olabilir. Bebeklerde görülen hastalıkların çoğu, erken tanı ve tedavi ile düzelen hastalıklardır. Bunun için bazı belirtiler fark edildiğinde vakit geçirmeden bebek, bir sağlık kuruluşuna götürülmelidir. Ateşli durumlar ve ishal bunların başında gelir. Ateş çok yüksek (39 derece) olmasa da, öksürük ve hızlı solunum ile birlikte ise hemen doktor muayenesi gerektirir. Havale (istemsiz hareketler), bayılma (şuur kaybı), aşırı kusma (günde 3 - 4 kereden fazla ve bol),sürekli şiddetli ağlama, morarma ya da aşırı solgunluk, idrar yapamama, dışkıda kan bebeklerde sık olmasa da rastlanılabilen ve acil değerlendirme gerektiren durumlardır.İstanbul Tıp Fakültesi Kadın ve Çocuk Sağlığı Araştırma ve Eğitim Birimi
www.ailem.com
37-Bebek nasıl beslenmeli?
Tüm bebekler ilk 4 - 6 ayda sadece anne sütü ile beslenmelidirler. Anne sütü ile bebeğin tüm besin gereksinimleri karşılanır. Bu dönemde su dahil hiç bir ek besin verilmemelidir.
Her anne bebeğini emzirebilir. Yaşamın ilk 4 - 6 ayında hiç bir mama anne sütünün yerini tutamaz. Her türlü koşullar zorlanarak bebek yalnızca anne sütü ile beslenmelidir. Ancak çok nadir koşullarda, sağlık personelinin önerisi ile bebeklere mama verilebilir. bebeğin ayına göre uygun mamalar vardır. Mamalar çocuğun beslenmesi ve gelişimini sağlamak içindir, ama biberon kullanırken ve mama hazırlarken dikkatli olunmazsa bebeğe mikrop bulaşabilir. Bu durumda biberonun temizlenmesi iyice öğrenilmelidir. Anne sütü dışında hiç bir besinde, anne sütünde bulunan ve bebeği mikroplara karşı koruyan özel maddeler yoktur. Bu nedenle mama ile beslenen bebeklerde bazı hastalıklar daha sık görülür ve sık hastalanmaya bağlı olarak bu bebeklerde gelişme geriliği ortaya çıkabilir.
38-Emzirmeye nasıl başlanır?
Bebekler doğduktan hemen sonra emmeye başlayabilirler. İlk yarım saat içinde annelerine verilerek emzirilmelidirler. Anne sütü ile beslenmede annenin bilmesi gereken en önemli nokta, bebeğini memeye nasıl yerleştireceğidir. Bebek memeye iyi yerleşmiş ise etkin bir şekilde emebilir, annenin meme uçları da zedelenmez. Anne emzirirken değişik durumları deneyebilir. Ancak hangi durumda olursa olsun bebeğin yüzü ve vücudu anneye dönük olmalı, burnu meme başı hizasında bulunmalı memeyi vermeden önce bebeğin ağzını iyice açması beklenmelidir. Emzirme sırasında annenin memesinde sürekli ağrı hissetmesi, bebeğin ağlaması, memeyi bırakması genellikle bebeğin yeterince meme dokusunu ağzına almadığını, memeye uygun yerleşmediğini gösterir. İlk günlerde, bebeğini yatarak emzirmek anne için daha rahat olabilir. Bu durumda, bebek yan yatmış olan anneye dönük yatırılır. Anne serbest kalan kolu ve eli ile bebeği memesine yaklaştırabilir. Annenin ve bebeğin arkasının birer yastıkla desteklenmesi bebeğin yerleşmesine yardımcı olur.
39-Bebekler ne zamanlar ve hangi sıklıkta emzirilmeli?
İlk 2 - 3 haftada bebek her istediğinde sık aralarla ve gece gündüz emzirilmelidir. Böylece hem annenin süt yapımı artacak hem de bebek yeterince anne sütü alacaktır. Daha sonraları emzirme araları kendiliğinden düzene girer. Beslenme sıklığı bebekten bebeğe değişir. Bebek ağzını açarak, aranarak, sonunda da ağlayarak açlığını belli eder. İlk aylarda, bebek uyandığında genellikle açtır ve emzirilmek ister. İlk haftalarda emzirme aralıkları bir saat, iki saat gibi çok kısa olabilir. Her emzirme sonrası, memede yapılan süt miktarı biraz daha artacağından, zamanla beslenme aralıkları uzayacaktır. Bebekler, yenidoğan döneminde geceleri de emmek isterler. Gece öğünlerinin kesilme zamanı bebekten bebeğe çok farklılık gösterir. Genelde, ilk 1 - 2 aydan sonra gece emzirme sıklığı azalır. Bebek annenin hemen yakınında ise geceleri emzirmek kolaylaşır ve anne için yorucu olmaz. Gece beslemeleri sırasında bebeğin giysileri ıslak değilse, bebeğin altı değiştirilerek rahatsız edilmemelidir. Eğer bebek ses ve ışıkla rahatsız edilmeden emzirilirse, beslenme sonunda hem anne hem de bebek kolayca uykularına devam edebilirler.
40-Neden bebek hiçbir ek besin verilmeden yalnız anne sütü almalı?
Anne sütü, ilk aylarda bebeğin tüm besin gereksinimlerini karşılayacak bileşimdedir. Sinidrimi kolaydır. Anne sütü ile beslenen bebeklerin başka bir ek besine veya suya gereksinimleri yoktur. Anne sütü bebek için gerekli tüm besinleri ve suyu yeterli miktarda içerir. Çok sıcak havalarda bile anne sütü bebeğin susuzluğunu giderir. Bebeğe su verilecek olursa, bebeğin midesi su ile dolacağından anne sütü almak istemeyecektir. Bunun sonucu olarak da bebek memeyi daha az emecek, yeterli beslenemeyecek ve memede süt yapımı da azalacaktır. Ayrıca bebeğe su ile birlikte bazı hastalık yapıcı mikroplar bulaşabilir.
41-Bebek yeterli anne sütü alıyor mu?
Her anne, sütünün bebeği için yeterli olduğundan emin olmak ister. Bebeği çok ağlıyorsa, az uyuyorsa, huzursuzsa, anne sütünün yeterli olmadığını düşünür ve kaygılanır. Oysa bu belirtiler, başka nedenlerden de kaynaklanabilir. Böyle durumlarda anneler çoğu kez bu konuda bilgili bir kişiye danışmadan ek mamalar vermeye başlarlar. Böylece anne sütü ile beslenmeden uzaklaşılır.
Her anne, doğru bir şekilde emziriyorsa, ilk haftalarda sık ve geceleri de emziriyorsa, aşırı yorulmuyorsa bebeği için yeterli süt üretebilir.
Anne sütü bazen geçici olarak azalabilir. Bu durumda anne doğru bir şekilde ve sık emzirirse süt üretimi hemen artar. Bebek günde 8 - 10 kez idrar yapıyorsa, ağırlığı haftada 150 - 200 gr artıyorsa, 4. aya kadar yalnızca anne sütü yeterlidir. Bundan sonra kilo artışı devam ediyorsa, bebek 6. aya kadar yalnızca anne sütü ile beslenebilir. Ancak 6. aydan sonra mutlaka ek besin vermeye başlamak gerekecektir. Anne sütü 9 aylıktan sonra çocuğun temel gıdası olmaktan çıkar ve 12 - 15 ay arasında, en geç de 2 yaşında kesilmelidir. Bebeğe ek gıdalar vermeye başlarken bir sağlık kurumuna danışılmalıdır.İstanbul Tıp Fakültesi Kadın ve Çocuk Sağlığı Araştırma ve Eğitim Birimi
42-Meme bakımı gerekli mi?
Memeleri her emzirmeden önce temizlemeye gerek yoktur. Anne sütü bebeği hastalıklardan koruyucu o kadar çok madde içerir ki bu yolla kolay kolay mikrop bulaşmaz. Ayrıca, anne sütünün içinde yağ ve koruyucu maddeler olduğundan meme başını temizlemek için anne kendi sütünü kullanabilir. her emzirmeden sonra meme başına bir miktar anne sütü sürülmelidir. Memeye karbonatlı su, sabun, krem gibi maddeler sürülmemelidir. Bu maddeler sürülürse meme başının etrafındaki koyu renk deriden salgılanan yağlı ve koruyucu doğal maddeler kaybolur ve meme başında çatlaklar daha kolay oluşur. Meme bakımı için önemli olan her emzirmeden önce ‘ellerin yıkanmasıdır’. Eller vücutta, evde, hastanede veya çevrede her türlü mikrobu taşır.
43-Emziren bir anne ne yemeli, ne içmeli?
Emziren annelerin besin gereksinimleri gebe olmayan ya da emzirmeyen kadınlardan daha fazladır. Ancak, bunun bir kısmı gebelikten arta kalan kilolardan karşılanır. Bu nedenle, emziren annenin daha iyi besleneceğini ve sütünün artacağını düşünerek aşırı tatlı ve unlu gıda alması gerekli değildir. Yalnızca düzenli ve dengeli beslenmek yeterlidir. Düzenli ve dengeli beslenme için her besin grubundan bir yiyeceğin öğünlerde bulunmasına dikkat edilmelidir. Bu besin grupları:1. Unlu gıdalar (Ekmek, makarna, bulgur vb.)2. Et ve benzeri gıdalar (Et, yumurta, balık, mercimek vb.)3. Süt ve süt ürünleri (Süt, yoğurt, peynir, muhallebi vb.)4. Sebze ve meyvelerdir. (Ispanak, kabak, şeftali, portakal vb.)Emziren annenin kahve, çay ya da kola gibi içecekleri daha az tüketmesi gerekir. Emziren anneler sigara kullanmaktan kaçınmalıdır. Mutlaka içmek isterlerse, sigarayı emzirmeden önce ya da emzirirken değil, süt verdikten sonra içmeleri uygun olur. Alkol alımı da anne sütünün azalmasına neden olabilir. Emziren anne alkol kullanmaktan kaçınmalıdır.
44-Emziren anne zayıflama rejimi yapabilir mi?
Emziren anneler emzirmeyen annelere göre çok daha kolay zayıflarlar. Dolayısıyla rejim yapmasalar da doğumdan sonra ilk altı ay boyunca genellikle ayda yarım ya da bir kilogram kaybederler. Ancak, emziren her anne de zayıflamayabilir, hatta bazı anneler zayıflamak yerine kilo alabilir. Ne kadar şişman olursa olsun emziren bir kadının ayda iki kilogramdan fazla kaybetmesi doğru değildir. Uygun olan, annenin dengeli beslenmesini bozmadan, aşırı yorulmamaya da dikkat ederek daha fazla hareket etmesi ve jimnastik yapmasıdır. İstanbul Tıp Fakültesi Kadın ve Çocuk Sağlığı Araştırma ve Eğitim Birimi
45-Hastalarınız arasında görülen en yaygın şikayetler nelerdir?
Hastalarımız’da rastladığımız en sık sağlık sorunları olarak; allerjik hastalıklar-astmatik bronşit, iştahsızlık ve buna bağlı beslenme bozuklukları, mide-barsak sorunları, ishal ve kabızlık, davranış sorunları özellikle hiperaktivite dikkat eksikliği sendromu ve bizim özellikle ilgilendiğimiz alt ıslatma sorunu.
46-Bebeklerde ilk adım ayakkabısı ne zaman alınmalı, alırken nelere dikkat edilmeli?
İlk adım ayakkabıları nasıl olmalı; ilk adım ayakkabıları ayağın şeklini alabilecek yumuşaklıkta olmalı. Sert tabanlı ayakkabılar ayak ve bacak gelişimini olumsuz etkileyebilir. 2 yaşına kadar piyasada ortopedik diye satılan sert tabanlı ayakkabılar kullanılmamalı, 2 yaşından sonra giyilecek ayakkabı ortopedik olacaksa bunun nasıl olacağına doktor karar vermeli. Ayak ve bacaktaki soruna göre, ayakkabı değişiklik gösterir. Yoksa standart bir ortopedik ayakkabı anlayışı yanlıştır.
47-Alt ıslatma konusunda yapmış olduğunuz başarılı çalışmalar doğrultusunda, rahatsızlığı olan çocukların anne ve babalarına önerileriniz nelerdir?
Alt ıslatma, çocukluk yaş grubunun en sık rastlanan sağlık sorunlarından biridir. Ortalama olarak 5 yaşında % 15, 10 yaşında % 5, gençlerde % 2 ve yetişkinlik döneminde de her 100 kişiden bir kişide alt ıslatma sorunu vardır. “Ailesinde vardı, büyüyünce düzelir” diyerek maalesef bu çocuklar ve gençler yıllarca alt ıslatmanın psikolojik travmasına maruz bırakılmaktadır. Tedavide gecikmenin bir diğer önemli nedeni de halk arasında yaygın olarak söylenen “alt ıslatma tedavisinde kullanılan ilaçların kısırlık yapacağı” ifadesi. Bizim alt ıslatma tedavisinde kullandığımız ALARM YÖNTEMİ’nin herhangi bir yan etkisi yoktur. Alarm cihazlarıyla kişide şartlı reflex oluşturmaya dayanan bir tedavi şeklidir. Alarm yöntemiyle alt ıslatma tedavisi model olarak bir davranış tedavisidir. Alt ıslatma tedavisi yanında çocuğu disiplinize ederek, özgüven artışına neden olmaktadır. Anne babalara önerimiz 4-5 yaşlarından sonra altını ıslatan çocukların tedavisinde acele etmeleri. Yoksa yıllarca alt ıslatmanın psikolojik travmasına maruz kalan çocuk veya gençlerin içinde bulundukları ruh halini siz düşünün. Bir de yetişkinlik döneminde bu sorunla yaşayanları ve evliliklerini bu şekilde sürdürenleri düşünün!..
48-Bal, pekmez, su gibi gıdalar bebeklere ne zaman verilebilir, faydaları veya zararları var mıdır?
Anne sütü alan bebeklere ek gıdalar 6 aylıktan sonra başlanmalıdır. Bebek anne sütü ile doymuyorsa 4 aydan sonra da başlanabilir.
4-6 aydan itibaren kahvaltı (peynir-az tuzlu, tereyağ, bal, reçel, pekmez, yoğurt, meyva suyu-püreleri, çorbalar (özellikle ev tarhanası), yumurta, muhallebi (tam süt ve pirinç unu ile) ve 6 ay dolduktan sonra etli sebzeli yemeklerin pürelerinden, cızbız köfte ve karaciğer ezmesi yedirilebilir.
1 yaşından önce inek sütü ve bal verilmemesi konusunda çocuk doktorlarının tavsiyesi doğru değildir. İşin içinde mama firmalarının “taze süt içmeyin, size süt tozu satalım” mantığı var.
Bebeklerde ve çocuklarda ağız tadı oluşturulmamalıdır. Bisküvi, danone benzeri özel tadlandırılmış yoğurtlar, puding, çokokrem ve cipsler gibi katkı maddesi içeren ve yüksek kalori değeri olan hazır yiyecek ve içeceklerden (hazır meyve suları ve kola benzeri) bebek ve çocukları uzak tutmalıdır.
49-Gündemde olan bir soru “Bebe bisküvileri kanser yaparmış?” sizin bu konuda görüş ve önerileriniz nelerdir?
Bebe bisküvilerinin kanser yaptığı şeklindeki basın yayın organlarındaki haberler ne tam doğru ne de tam yanlıştır. Yüksek sıcaklıkta kızartılan ve kavrulan besinlerde kömürleşme etkisi olmaktadır. Kömürleşen veya gıdalardaki yanık etkisinin kanserojen etkisi olduğu söylenmektedir.
Bebek ve çocuk beslenmesi konusunda işin en doğrusu annelerin bebek ve çocuklarını evde hazırlama günlük taze besinlerle beslenmeleri. Bebe bisküvileri ve katkı maddesi içeren hazır besinlerden uzak durulmalıdır.
50-Ateşli durumlarda anne ve babalara önerileriniz nelerdir, hangi durumda doktora başvurulmalıdır?
Bebek ve çocuklarda makattan ölçülen 37.8 C, koltuk altından ölçülen 37 C’nin üstü ateş olarak kabul edilmektedir. Sıcak ortamda bulunma, aşırı egzersiz ve diş çıkarma gibi nedenlere bağlı olarak ateş 39 C’ye kadar çıkabilir ve 39 C’nin üstü genelde bir hastalığa bağlıdır ve sebebi araştırılmalıdır.
Ailelerin ateş konusunda en çok korktukları ateşli havaledir. Havale geçirme ile ateş arasındaki ilişki çok net değildir. Ateş 40 veya 41 derece olduğu halde havale olmayabilir, ateş; 38.5 derece ile havale olabilir.
Ateş vücudun enfeksiyonla mücadele etmek için kendi oluşturduğu bir durumdur. Her zaman ateşi düşürmeye uğraşmak ve özellikle 36 veya 37 dereceye kadar düşürmek doğru olmayabilir. 40 veya 41 derecenin üstü ateşte mutlaka doktora başvurmalı. Özellikle ateşle beraber dalgınlık ve başka şikayetler varsa durumu daha ciddiye almak gerekebilir.
51-Bebeklerde ani hava değişikliği rahatsızlık verir mi, malumunuz tatil mevsimi, önerileriniz nelerdir?
Ani hava değişiklikleri hassas ve allerjik bünyeli çocuklarda viral enfeksiyonları tetikleyebilir, bronşitlere sebep olabilir ve astım krizlerini başlatabilir. Yazın aşırı terleme ve ani hava değişikliklerine karşı uyanık olunmalıdır. Yazın toz emici özelliği iyi olan pamuklu, keten –vs elbise veya giysiler tercih edilmelidir.
52-İshal belirgin olarak hangi durumlarda sık görülür, ne zaman doktora danışılmalıdır.
İshal; günde 3-4 kez daha fazla sayıda dışkılamadır. Anne sütü alanlarda ve bebeklerin diş çıkarma dönemlerinde biraz daha yumuşak ve fazla sayıda dışkılama normal kabul edilebilir.
İshal genelde su ve besinler vasıtasıyla bulaşır. Suların temiz olmadığı yerlerde, sebze ve meyve temizliğinden de bahsedilemez. Bundan dolayı özellikle yaz aylarında ishal ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkabilir. Ancak antibiotiklerin çok yaygın kullanılmasından dolayı eskisi gibi salgın yaz ishallerini artık görmüyoruz. Bu kez de viral nedenli ishallerde artış söz konusu.
İshallerde antibiotik kullanılması doğru değildir. Barsaktaki dengeyi bozarak hastalığın daha artmasına ve uzamasına sebep olabilir. İshal yüksek ateş ve genel durum bozukluğu ile beraberse mutlaka doktora başvurmalı, gerekirse dışkı tahlili ile antibiotik kullanımına karar verilmelidir.
İshalde en çok korkulan sıvı kaybıdır. Özellikle ishalle beraber kusma varsa hasta hızla şoka girebilir. Eğer kusma yok, hastanın genel hali iyi ve ateşi de yüksek değilse, çocuğun ishalle kaybettiği sıvı ağızdan yerine koyulmalıdır.
Hazır ishalde kullanılan oral rehidratasyon tuzları ve sıvıları eczanede satılmaktadır. Evde de 1 lt temiz suya 1 çorba kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı tuz ve 1 çay kaşığı karbonat katarak iyi bir ishal sıvısı hazırlanabilir. Daha kolay ve besleyici olanı 1 lt ayrana yarım tatlı kaşığı tuz katarak 6 aydan büyük bebek ve çocuklar içebildiği kadar verilmelidir. 6 aydan küçük bebeklerde tuz ya hiç katılmamalı veya çok az katılabilir.
************************************************************