16 Kasım 2011 Çarşamba

PANİK ATAK SORULARI


Panik ataklar öldürebilir mi?
Panik atak yaşayan insanlar çoğu zaman kendilerini ölecekmiş gibi hissetse de panik ataklar insanı kesinlikle öldürmez. Hastalar sık sık kalp krizi geçirdiklerinden korktukları için acil servise götürülmektedir. Elektrokardiyogram (EKG) çekildiği ve kan testleri yapıldığı zamansa hiçbir fiziksel hasarın olmadığı görülmektedir, ama yine de kişide kalp krizine benzer kollarda karıncalanma ya da göğüs ağrısı duyumları olabilmektedir. Beyinde çalmaya başlayan yanlış alarm, kişiyi ölmek üzere olduğuna inandırmaktadır. Panik atak hastasının başa çıkması gereken başlıca unsur korkudur. Teşhis konulduktan ve tedavi başladıktan sonra anksiyete azalır ve kişinin panik ataktan öleceği korkusu da asgariye iner.
Panik atağın özellikle tehlikeli olan bir yanı yoktur. Yüksek miktarda adrenalin salgılanmasının beyne ve vücuda bir zararı yoktur. Bu, kişinin kendini alıştırabileceği olağan bir durumdur. Elbette panik atak hastaları bu durumu yaşamaktan çok korkar, ama bunun sonucunda hiçbir fiziksel sorun yaşamayacaklarını öğrenince genellikle kendilerini daha iyi hissetmeye ve duruma uyum sağlamaya başlar.
Ölme ve kontrolü kaybetme korkusu panik bozukluğundaki başlıca korkulardır. Bunun sonuncunda ise panik atak hastası aşırı derece kontrol altına girer.
Tedavi derin nefes alıp verme, gevşeme teknikleri ve kişinin duygusal durumuyla temas kurmasını sağlama yollarıyla panik atak hastasını rahatlatmaktan meydana gelir. Panik atak hastasının kendi üzerinde uyguladığı aşırı kontrol, duygularını tam olarak hissetmesine imkân bırakmaz.
Panik atak sırasında kalp hızlı çarpabilir mi?
Panik atak sırasında vücutta bol miktarda adrenalin salgılanır. Adrenalin ( epinefrin) sinirlerin kalbi uyarmasına sebep olur. Tehlike altında bulunan kişinin “savaşmak ya da kaçmak” için yeterli gücü bulabilmesi amacıyla kalp daha hızlı kan pompalamaya başlar. Ama burada tek sorun, ortada hiçbir tehlike olmamasıdır. Çoğu hasta çarpıntı yaşadığı zaman daha fazla anksiyete duyar; halbuki çarpıntılar, kalbin ritmi veya hızındaki değişikliklerin meydana getirdiği, kalbin daha hızlı çarpmasının bilincinde olunması anlamına gelir. Çarpıntı herhangi bir kalp hastalığı olduğuna işaret etmez. Kardiyologlar hastalarının kalpte “hızlı hızlı atma, çarpma” gibi tanımlamalarını duyduğu zaman akıllarına psikiyatrik nedenler gelir.
Anksiyeteli hastalarda kalp ritim ve hızlarındaki değişimlere yönelik daha büyük bir farkındalık gelişir. Organik kalp hastalığı olan insanlarsa bu anormalliklere alıştıkları için genellikle kalplerinde olanların anksiyeteli insanlara göre daha az farkındadırlar.
Eğer kalbinizle ilgili endişeleriniz varsa büyük ihtimalle kardiyolojik değil psikiyatrik sorunlar yaşıyorsunuz demektir. Kalbinizin hızlı hızlı çarptığını hissediyorsanız, yapılacak şey bu durumu kafaya takmamaktır. Sadece gevşeyin ve bunun normal bir işlevin parçası olduğunun bilincinde olun. EKG’ler çekildiği zaman kalbinizde hiçbir sorun olmadığını ve bunun bir panikten ibaret olduğunu göreceksiniz.
Panik ataktan dolayı bayılma olur mu?
Panik atak sırasında büyük ihtimalle bayılma olmaz ama genelde baş dönmesi olur. Bu durumda aşırı hızlı soluk alıp vermek yerine normal bir şekilde soluk alıp vermeye çalışın. Çünkü asıl aşırı soluk alıp vermek baş dönmesi ve baygınlığa yol açar.
Panik atak sırasında bayılan hasta olduğunu ne gördüm ne de şimdiye kadar duydum. Sonra birinin kafasına bir şeyle vurulmadığı müddetçe bayılma tehlikeli değildir.
İnsanlar genellikle panik atak sırasında bayılmaz, ama bayılacaklarından endişe eder.
Bir bardak su içmek genellikle kişinin zihninden korkuyu uzaklaştıracağı için baygınlığı önler.

Panik atak geçirirken ciltte kızarma durumu
olur mu?
Duygulardan dolayı yüzde ve boyunda ani ve kısa süreli kırmızılık anlamına gelen kızarma, genellikle panik atakların sosyal anksiyete veya performans anksiyetesi ile ilişkili olduğu zaman meydana gelir. Pek çok insan bu durumu panik atak olmadan yaşar. Konuşma yapacakları veya bir kitlenin önünde gösteri yapacakları zaman aşırı derecede korkarlar (sahne korkusu) ya da bu durum bazen günlük sosyal etkileşimlerde meydana gelir. Kızarmaları onları daha da utandırır, çünkü böylelikle diğer insanlar onların utancını veya diğer duygularını görebilmektedir. Kızarmanın nedeni deri yüzeyinde vazodilasyon, yani kan damarlarının genişlemesidir. Ayrıca adrenalindeki artışa da bağlı olabilir.
Panik atak yaşayanlar için kızarma, en utanç verici belirtilerden biri olabilir. Çünkü o zaman insanların sizin panik atak yaşadığınızı anlayabildiğini hissedersiniz.
Ben hastalarıma, seyirciler arasındaki çoğu insanın panik atak hastalarının inandığı gibi konuşmacıyı incelemediklerini söylüyorum. Seyirciler çoğunlukla sizin yüzünüzdeki bir kızarma gibi küçük ayrıntıları fark etmez. Yapılacak şey sizin konuşmanıza yoğunlaşarak kızarma, kalp çarpıntısı vs. gibi çeşitli bedensel duyumları görmezden gelmenizdir.
Panik atak hastaları genellikle çoğu insanın umursamadığı çeşitli duyumlara ilişkin takıntılar geliştirir. Bu gibi unsurlara aşırı derecede odaklanmak endişenizin artmasına neden olur ve bir panik atak başlatabilir. Gevşeme teknikleri ve ilaçlar, bu sorunlarda size yardımcı olabilir. Seyircilere bir konuşmacının kızarıp kızarmadığı ya da titreyip titremediği sorulduğunda çoğu böyle bir şey hatırlamamaktadır. Yani insanlar konuşmacının gerginliğini gösteren küçük ayrıntıları fark etmez. Konuşmacı ise özellikle de panik bozukluğu varsa kendi anksiyetesinin aşırı derecede farkındadır. Sizi izleyenlerin bu gibi şeylerin farkında olmadığını bilmek rahatlatacaktır.
Yüksek bir dağa çıkıldığında veya kişi oksijen seviyesinin düşük olduğu bir bölgede bulunduğunda panik atak geçirilecek gibi olabilir mi?
Panik atak, vücutta düşük oksijen (O2) veya yüksek karbondioksitle (CO2) ilişkilendirilmektedir. Nedeni belli olmamakla birlikte beyinde panik ataklara sebep olan arızalı alarm sisteminin düşük O2 ya da yüksek CO2 tarafından harekete geçirilmesi olabilir. Bu kadar etkili ilaçlar bulunmadan önce, eskiden panik atağı engellemek için kullanılan tekniklerden biri, kişinin kağıt bir kese içine nefes alıp vermesini sağlamaktı. Panik atak hastası bu şekilde daha düşük seviyede hiperventilasyona (aşırı hızlı soluk alıp verme) maruz kalıyor ve genellikle panik atak duruyordu. Kâğıt bir kese içine nefes alıp vermek solunum sistemini de daha yüksek oksijen seviyelerine çıkaracaktır. Bu tekniğin bir faydası da panik atak geçene kadar hastanın zihnini, duyduğu aşırı korkudan uzaklaştırmak olabilir.
Panik atak hastalarının aşırı hızlı soluk alıp verdikleri bilinmektedir; bunun nedeni kandaki yüksek adrenalin düzeyleri olabilir. Doğru nefes alıp vermeyi öğrenmek ve davranışsal terapi, bu duruma yardımcı olabilir. Eğer kendinizi hızlı hızlı soluk alıp verirken ve panik içinde bulursanız yere uzanın, ellerinizi karnınıza koyun ve kendinizi çok yavaş nefes alıp vermeye zorlayın. Derin nefes alıp verirken karnınızın üstünde duran elleriniz havaya kalksın. Nefesi verirken de karnınıza bastırın ve mümkün olduğu kadar çok havayı nefesinizle dışarı vermeye çalışın. Bu şekilde hızlı soluk alıp verme alışkanlığınızdan vazgeçerek panik atakları önleyebilirsiniz.

Çocukken tacize uğramak panik atak geçirme sebebi olabilir mi?
Erken dönemde yaşanan her türlü travma panik bozukluğunun gelişiminde etkili olabilir çünkü biz bu tür travmaların beyinde epinefrin ve serotonin üretimini kontrol eden merkezlerin aşırı uyarılmasına sebep olarak beyin kimyasını değiştirdiğine inanıyoruz.
Geçmişinde erken dönemde yaşanmış bir travma olan hastalar çoğunlukla panik atak geçirerek hekimlerine baş vurmaktadır. Panik atakları kontrol altına aldıktan sonra taciz veya başka türden erken dönemde yaşanmış travmalar gibi asıl sorunlar üzerinde çalışmaya başlayabiliriz. Atakların pençesindeyken panik atak hastalarıyla psikoterapi uygulaması çok zordur. Panik atakları kontrol altına almak ve çoğu durumda tamamen ortadan kaldırmak için pek çok ilaç ve başka teknikler olduğundan şanslıyız.
Panik atakların tedavisinde kullandığımız SSRI‘ler ve diğer antidepresanların beynin travmadan zarar gören noradrenerjik ve serotonerjik sistemlerini değiştirebileceğine inanılmaktadır. Bu değişiklikler bazen kalıcı olur ve panik atak hastalarına faydalı olur. Beyni travma öncesi durumuna getirebildiğimizi iddia etmiyoruz, zaten buna da gerek yoktur.
Pek çok durumda psikoterapi ve davranışsal tedavi de beyin kimyasını olumlu yönde değiştirebilir. Taciz gibi erken dönemde yaşanan bir travmayı saklamak zorunda kalmak, kişiyi sürekli bir vijilans (teyakkuz) ve anksiyete halinde tutabilir. Bu daimi stres durumu sinir sistemini gererek panik bozukluğuna ve başka rahatsızlıklara sebep olur. Psikoterapi ise hastayı bu duygusal esaretten kurtararak sorunu çözüme kavuşturur. Çoğu panik atak hastası sürekli korku içinde yaşamaktadır. En sonunda bu sorunları çözmek onları rahatlatır.
Üniversite öğrencisi Esra, panik atak nöbetleriyle muayeneye gelmişti. İlaç ve terapilere rağmen düzelme göstermedi. Bir gün, “size kimseye söylemediğim derdimi anlatmak istiyorum” diyerek açıldı. Küçük yaşta tacize uğramıştı ve bir türlü bu kötü hatırayı unutamıyordu.
Agorafobi nedir?
Agorafobi, kaçmanın zor veya küçük düşürücü olabileceği belli yer veyahut durumlara gitmemek ya da girmemek ve/veya bunlardan kaçınmakla ilgili duyulan anksiyetedir. Agorafobikler yalnız başına evlerinin dışında olmaktan, kalabalık içinde bulunmaktan, köprünün üzerinde olmaktan ya da otobüs, tren veya arabayla seyahat etmekten korkarlar.
Çoğunlukla panik ataklar meydana gelir ve daha sonra kişinin agorafobik olmasına yol açar. Dış mekânlar panik ataklarla ilişkilendirilir ve hastalar bu yerlere karşı fobi geliştirir. Bazı kişiler buralara gidebilir ama oradayken çok büyük bir korku yaşar ve kaçmak için sabırsızlanır. Çoğu hasta, yanında biri varsa korkulan bir yerde bulunmayı tolere edebilir. Çoğu panik atak hastası bayılabilecekleri, “delirebilecekleri” veya başka bir şekilde aciz kalacaklarını düşünerek dış dünyayla kendi başlarına başa çıkamayacaklarına inanır. Bir şey olduğu takdirde yanlarındaki kişinin kendilerini kurtaracağını düşünürler.
Ancak hastalar çeşitli durumlardan kaçındığı zaman seyahat etme, çalışma yetenekleri bozulur ve evle ilgili sorumluluklarını yerine getirememeye başlarlar. Bazılarıysa tamamen eve bağımlı olur. Koridorlar, asansörler ve merdivenler gibi her ortam sorun haline gelir. Bu durumda kişiyi evden çıkarmayı hedefleyen tedavi gerekir.
Üç yıl boyunca agorafobiye karşı cesurca savaş veren bir hastam vardı. Sonunda, ağır bir grip vakasından sonra dairesine sıkışıp kalmıştı ve artık çalışmak için büroya gidemiyordu. Kalp hastalığı için doktora gitmek zorunda olduğu zaman, oğlu beline sarılarak merdivenlerden indiriyor ve evinin çok yakınında bulunan doktora onu elinden tutarak götürüyordu. Her adım onun için büyük bir işkenceydi ve dışarıda bulunduğu tüm süre boyunca, gözlerini kapalı tutmaya çalışıyordu.

Panik atak hastası anne olabilir mi?
Panik bozukluğu hastalarının birinci dereceden biyolojik akrabalarında (çocuklar gibi) bu hastalığın ortaya çıkma riski popülasyonun geri kalanından dört ila yedi kat daha fazladır. Ancak panik atak hastalığı yaşayan bireylerin %50 ila %70 ‘inin hastalıktan etkilenen birinci dereceden bir biyolojik akrabası yoktur. Çocuk sahibi olup olmamak her zaman için kişisel bir tercihtir.
Çoğu panik bozukluk hastası soy ağacına geriye doğru baktığında panik bozukluğu olan bir anne, büyük anne ya da teyze görebilmektedir. İnsanlar bu hastalıkta çoğunlukla kadın akrabalarını hatırlar, çünkü görünüşe göre kadınlar bu hastalıktan erkeklere göre daha fazla etkilenmektedir.

Panik atağın sebepleri nelerdir?
Panik atağın, erken yaşlarda anneden ayrılık gibi travmatik yaşam olayları ile ilgili olabileceği ileri sürülmüştür. Agorafobinin eşlik ettiği panik bozukluk hastalarının, çocukluk ve ergenlikte anne veya baba ölümü, aileden uzamış ayrılık, anne-babanın boşanması gibi travmatik yaşam olaylarını sağlıklı bireylere göre daha fazla yaşadıkları belirlenmiştir.
Yine stres ve gerginliğin yoğun yaşanması da panik atağı ortaya çıkarabilmektedir.

Kahve içmek panik atak’a yol açar mı?
Kahve ve diğer uyarıcılar panik atağa sebep olan merkezi sinir sistemi yollarını harekete geçir. Hastalar ilaç aldıkları zaman kahve içmeye yeniden başlayabilir, ama teşhis ve tedavinin başlangıcında kola ve çay da dahil tüm kafeinli içeceklerden uzak durmak daha iyidir.
Bitkisel çaylar kafeinsizdir; fakat bazen efedra gibi panik atakları tetikleyebilecek başka kimyasalları içerebilir. Her zaman ne tüketildiğini anlamak için etiketler dikkatlice okunmalıdır.
Bir süredir panik atak geçirmiyorsanız ve bir şeyi yedikten ya da içtikten sonra yeniden ataklar gelişiyorsa, içerdiği zararlı maddeyi anlamanızda size yardımcı olması için o ürünü psikiyatristinize götürmelisiniz.

Yetersiz uyku panik atak sebebi midir?
Yeterli uyumamak, vücutta panik ataklara sebep olabilecek bazı hormonların veya başka kimyasalların uyarılmasına yol açabilir. Panik bozukluğuyla baş edebilmek için uygulanabilecek en iyi plan, iyi yiyip uyumaya çalışmak ve olabildiğince düzenli bir yaşam tarzı sürdürmektir.
Öğrenci olan bir hastam, her gece sabahın dördüne kadar uyumadan çalışıyor ve sabah 8.30’da kalkıp kahvaltı etmeden derse koşturuyordu. Panik atakları başlayınca uykuya dalmaktan korkar hale geldi ve çoğunlukla uyumak için yatmaktan bile korkarak bütün gece oturmaya başladı. Uyku eksikliği arttıkça panik atakları kötüleşti. En sonunda tedaviye başvurdu. Kendisine uyku veren bir antidepresan olan Desyrel verildi ve en geç gece yarısı yatıp her sabah saat 8.00’de kalkması tavsiye edildi. Hasta bu tavsiyeye uyarak iyi sonuçlar elde etti. Daha antidepresan etkisini göstermeye başlamadan (3 hafta) kendini dinlenmiş hissediyordu ve yaşadığı panik atakların sayısında azalma olmuştu. Desyrel’i alırken düzenli yemek yemesi gerektiğini biliyordu. Bu yüzden düzenli olarak günde üç öğün ve aşırıya kaçmadan yemeye başladı. İki ay sonra artık hiç panik atak yaşamadığı için “iyileştiğini” zannetti ve düzgün yememeye ve uyumamaya dayalı eski düzenine geri döndü. Bununla birlikte panik atakları da geri geldi; o da derhal iyi alışkanlıklarına bu kez ısrarla geri döndü ve yine düzeldi.
Uykusuzluktan kaynaklanan başka pek çok panik atak’lı hastaya rastladım. Panik atak hastasıysanız kendinize çok iyi bakmanız gerekir. Sağlığınız iyiyken bağlandığınız kötü alışkanlıklar bırakılmalı ve iyi uyuma ve beslenmeye dayanan iyi alışkanlıklar edinilmelidir.
Kişi kendine bakarak kendini iyileştirmeye adamalıdır. Sekiz saat uyumak için her gece aynı saatlerde yatmak ve kalkmak bir lüks değil, aksine gerekli bir davranıştır.

KAYNAK: PANİK ATAK REHBERİ
ELİT KÜLTÜR YAYINLARI