2 Eylül 2009 Çarşamba

Astım bulaşıcı bir hastalık mıdır?
Astım bulaşıcı bir hastalık değildir. Astımı olan bir hasta ile bir arada diğer insanlar için herhangi bir sakınca taşımaz.

Astım genetik bir hastalık mıdır?
Evet, astım genetik yani kalıtsal yönü olan bir hastalıktır. Anne yada babasında astım olan bir kişide astım ortaya çıkma olasılığı, ailesinde astım olmayanlara göre daha fazladır. Ancak unutulmaması gereken, astım ve diğer allerjik hastalıkların gelişiminde tek faktör genetik özellikler değildir, çevresel faktörler de etkilidir.

Sigara ile astım arasında bir ilişki var mıdır?
Sigaranın birçok hastalığa neden olduğu bilinmektedir. Bu hastalıklardan birisi de astımdır. Sigara dumanı havayollarını tahriş eder ve allerjenlerin havayolu epitelini geçmesini kolaylaştırır ve astım gelişme riskini artırır. Ayrıca; astımlı hastaların sigara içmesi ya da pasif olarak sigara dumanına maruz kalmaları astımın şiddetlenmesine yol açmaktadır.

Astım öldürücü bir hastalık mıdır?
Astım yaşam kalitesini olumsuz olarak etkilemektedir. Bunun yanında, diğer kronik hastalıklara oranla çok düşük olmakla birlikte, özellikle tanı ve tedavi imkanlarının yetersiz olduğu durumlarda astıma bağlı ölümler görülebilir. Yani doğru tanı ve tedavilerin uygulanması astıma bağlı ölümleri önleyecektir.

İklim değişikliği astımlı hastalar için gerekli ve faydalı mıdır?
Bu çok sık sorulan bir sorudur. Ancak astım her coğrafi bölgede ve her iklimde görülebilir. Hastanın yaşadığı ortamı değiştirmektense, yaşadığı ortamda allerjenlerden korunma yöntemlerinin doğru ve yeterli olarak uygulanması, doğru tedavilerin verilmesi ve tedavi disiplinine uyulması daha faydalı bir yaklaşım olacaktır.

Astımlı hastalar spor yapabilir mi?
Kontrol altında bir astım, hiç bir zaman spor yapmaya engel değildir. Astımı olduğu halde büyük başarılara imza atmış birçok sporcu vardır. Özellikle yüzme astımlı hastalar için oldukça uygun bir spor dalıdır. Ancak hastanın sınırlarını zorlamaması gereklidir. Örneğin soğuk havada yapılacak egzersizler solunum sıkıntısına neden olabilir.

Mesleksel astım nedir?
Endüstrileşmiş toplumlarda sık görülen bir durumdur. Çalışma ortamındaki allerjenler ya da irritanlar astım gelişimine neden olabilir. Çalışma ortamının astım ile ilişkisi ortaya konursa, ilaç tedavisinin yanısıra, hastanın çalıştığı ortamı değiştirmesi de gerekebilir.



Reflü nedir? Astımla ilişkisi nedir?
Reflü, mide asidik içeriğinin yemek borusu boyunca yukarı doğru hareket etmesidir. Reflü bir mide hastalığıdır ama aynı zamanda astımlı hastalarda şikayetlerin artmasına neden olmaktadır. Özellikle gece kötüleşen astımda (nokturnal astım) rolü olduğu düşünülmektedir.

Bazen doktorlar astım yerine neden allerjik bronşit ya da spastik bronşit terimlerini kullanmaktadır?
Astım uzun zamandır bilinen ve bugün mevcut olan modern ilaçlarla çoğu kez tamamen kontrol altına alınabilen bir hastalık olmasına rağmen, “astım” kelimesi hastalarda ve hasta yakınlarında genellikle kaygıya, hatta korkuya neden olmaktadır. Bu nedenle hastada ve ailede paniğe neden olmamak için “astım” terimi kullanılmamaktadır. Bunun ne kadar doğru olduğu tartışmaya açıktır. Alternatif tanımlamalar kullanmak yerine, hastanın tanısı kesin ise, astımın nasıl bir hastalık olduğu, nasıl tedavi ve takip edilmesi gerektiği v.b. konular hastalara açıkça anlatılmalı ve hasta bilgilendirilerek korkularından uzaklaştırılmalıdır.

www.allerjim.com


HANGİ İLAÇLAR ALLERJİYE NEDEN OLUR?

Tüm ilaçlar allerjiye neden olabilir. Ancak bazı ilaçlarla (ör: penisilin) allerji daha sık görülür. İlaçların molekül yapı özellikleri ve tedavide kullanım sıklıkları allerji yapmalarıyla yakından ilişkilidir.

İLAÇLAR ARASINDA ÇAPRAZ REAKSİYON NE DEMEKTİR?

Bazı ilaçların kimyasal yapısı birbirine benzer. Allerjiye neden olan ilaçtan isim olarak farklı, ancak kimyasal yapısı benzeyen diğer ilaçlar da aynı şekilde allerjik reaksiyona neden olabilir. Buna çapraz reaksiyon denir. İlaç allerjisi olan hastalara reçete yazarken çapraz reaksiyon veren ilaçlara dikkat edilir.

“HANGİ İLAÇLARA ALLERJİM VAR ?”

Bu soru hastalar tarafından oldukça sık sorulur. Ama günümüz tıbbında çoğu ilaç için cevabı verilememektedir.
Polenler, akarlar, gıdalar gibi allerjenlere duyarlılık olup olmadığı allerji testleri ile tespit edilebilmektedir. ANCAK AYNI ŞEY İLAÇLAR İÇİN GEÇERLİ DEĞİLDİR. Çünkü ilaçlar vücuda girdikten sonra birtakım biyolojik olaylara maruz kalır ve kimyasal yapıları değişime uğrar. Bağışıklık sistemi tarafından duyarlılık gelişimi bu yapısal değişikliğe uğramış moleküllere karşıdır. Bu nedenle ilaçlarla test yapabilmek için vücutta değişime uğramış bu yeni yapının elde edilebilmesi gereklidir.
Bugün için “test maddesi olarak kullanıma uygun molekül” birçok ilaç için mevcut değildir. Bu nedenle penisilinler gibi sınırlı sayıda birkaç ilaç için deri testi yapabilmek mümkündür.




İLAÇ ALLERJİLERİNDEN KORUNMAK İÇİN NELER YAPILMALIDIR?

Bu konuda en önemli olan her ilacın allerjiye neden olabileceğini bilerek, KENDİ KENDİNE TEDAVİDEN KAÇINMAKTIR. Yani doktor reçetesi olmadan herhangi bir ilaç kullanılmamalıdır.
Bir ilaç tedavisi sırasında herhangi bir istenmeyen reaksiyon ortaya çıktığında hemen DOKTORA BAŞVURULMALIDIR.
ALLERJİYE NEDEN OLAN İLAÇLARIN İSMİ MUTLAKA KAYDEDİLMELİDİR. Bu kayıtlar ileride aynı veya benzer yapıda ilaçların kullanımını ve allerji gelişmesini önleyecektir.

İLAÇ ALLERJİSİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?

İlaç allerjilerinde ortaya çıkan bulguların bir kısmı zaman içerisinde kendiliğinden kaybolur, bazıları ise uygun ilaçlarla tedaviyi gerektirir.
Ancak, İLAÇ ALLERJİSİNİ TAMAMEN ORTADAN KALDIRMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR. Bu nedenle ilaç allerjilerinde tedaviden ziyade korunmadan bahsetmek daha uygundur. Pratikte, allerjik reaksiyona neden olan bir ilacın bir daha kullanılmaması en akılcı yöntemdir.

İLAÇ ALLERJİSİ OLAN HASTALARDA SIK KARŞILAŞILAN SORUNLAR NELERDİR ?

İlaç allerjisi gelişen hastaların çoğu, sonraki ilaç kullanımları ve allerji riski konularında endişe duymaktadır.
Ancak günümüzde birbirine alternatif birçok ilaç vardır. Bir ilaca karşı allerjisi olan hastalar, bu ilaçla çapraz reaksiyon vermeyen başka bir ilacı rahatlıkla kullanabilir.
Hatta mutlak gerekliyse allerji yapmış bir ilaç bile özel bazı ön-tedavi yöntemleri uygulanarak kullanılabilir.
Hastalarımız genellikle allerji yapan ilaçların ismini hatırlayamadıklarını ifade ederler. Ancak allerjiye neden olan ilaçları doktora bildirmek teşhiste en önemli yeri tutar. Bu nedenle allerjik reaksiyon gözlenen ilaçların ismi mutlaka kaydedilmeli ve saklanmalıdır.

SIK SORULAN BİR SORU: PENİSİLİN TESTİ HANGİ DURUMLARDA ve NASIL YAPILIR ?

“Test yapılmadan penisilin enjeksiyonu yapılmaz” görüşü YAYGIN ancak ÇOK DOĞRU OLMAYAN bir görüştür.
Daha da yaygın ve hatalı olan ise enjeksiyon yapılmadan önce hazırlanan ilacın deri altına verilmesi yoluyla test yapılmasıdır.
Penisilin testi, bu amaç için üretilmiş özel test maddeleriyle yapılmalıdır. Bu test maddesi ülkemizde de mevcuttur.
Daha önce penisilinlerle allerjik reaksiyon TANIMLAMAYAN hastalarda test yapılması gerekli değildir.
Penisilin allerjisi TANIMLAYAN hastalara da penisilinlerle tedavi yapılması doğru değildir.
Bu nedenle penisilin testleri Allerji uzmanı hekimler tarafından belirlenecek ve gerekliliği onaylanacak bazı özel durumlar dışında yapılmamaktadır.
www.allerjim.com


ALLERJİK HASTALIKLAR NASIL OLUŞUR ?
Vücudumuzu hastalıklardan koruyan bağışıklık sistemi bazı kişilerde, normalde zararlı olmayan maddelere karşı da reaksiyon gösterebilir.
Atopik yani "allerjik bünyeye sahip" kişilerde, allerjenlerle bağışıklık sisteminin tekrarlayan karşılaşmaları sonucunda, allerjenlere karşı IgE tipinde antikorlar oluşur.
Bu sürece "duyarlılaşma" denir. Duyarlılaşma süreci tamamlandıktan sonra, allerjenle her temas sonrasında, kısa süre içinde kişide allerjik hastalık bulguları ortaya çıkar.
Bu olaylar mast hücresi ve bazofiller adı verilen ve üzerinde allerjene özel IgE antikoru taşıyan bir grup hücrenin salgıladığı mediatörler aracılığı ile gelişmektedir.
Bu mediatörlerin (başta histamin olmak üzere bir grup biokimyasal madde) etkisi ile hedef organlara ait (gözler, burun, solunum yolları gibi) allerji bulguları ortaya çıkar.

ALLERJİK HASTALIK BULGULARI NELERDİR ?
Deride
Ürtiker : Değişik büyüklüklerde olan kaşıntılı kabarıklıklardır. “Kurdeşen” veya “dabaz” olarak ta adlandırılır. (ayrıntılı bilgi için)
Anjioödem: Derinin alt tabakalarında sıvı birikmesi yani ödem ile ortaya çıkan şişliklerdir. Genellikle yüz, göz kapakları, dudaklar ve genital bölgede oluşur. (ayrıntılı bilgi için)
Göz ve üst solunum yollarında
Gözlerde kızarıklık ve kaşıntı,
Burun tıkanıklığı ya da burun akıntısı,
Burunda kaşıntı ve hapşırma.
Alt solunum yollarında
Solunum zorluğu,
Hışırtılı solunum (vizing),
Öksürük.
Kalp ve damar sisteminde
Çarpıntı (nabız sayısında artma),
Tansiyon düşüklüğü.
Mide-barsak sisteminde
Bulantı – kusma,
Karın ağrısı ya da karın krampları.
Sinir sisteminde
Şuur bulanıklığı,
Bayılma
Anafilaksi (allerjik şok)
Nadir de olsa tüm sistemlere ait bu bulguların hepsi birarada görülebilir ve anafilaksi olarak adlandırılır. Allerjik reaksiyonların en ağır şeklidir.








ALLERJİK HASTALIKLAR NELERDİR ?
Allerjiyi başlatan mekanizmalar genellikle aynı olmakla birlikte, etkilenen organa göre değişen klinik bulgular ortaya çıkar. Allerjik hastalıklar ortaya çıkan bulgulara ve etkilenen doku ve organ sistemine göre adlandırılır.

Sık görülen allerjik hastalıklar şunlardır:

Allerjik rinit


Allerjik konjunktivit


Astım (bronşiyal astma)


Gıda allerjisi


İlaç allerjisi


Arı allerjisi


Atopik dermatit


Ürtiker ve anjioödem


Lateks allerjisi



www.allerjim.com
Gözde katarakt oluşumunun nedenleri nelerdir. Günümüzde yapılan tedavi metodu hakkında bilgi verebilir misiniz?
Katarakt; gözün görmeye yardımcı olan mercek kısmının şeffaflığını kaybetmesi, kesifleşmesidir. İlerlemiş kataraktlar gözün merkezinde, renkli kısmın ortasında beyazlık olarak görülür. Doğumdan itibaren ölene kadar her yaşta, değişik nedenlere bağlı olarak görülebilir (yaşlılık, bazı göz enfeksiyonları, diabet gibi bazı metabolik hastalıklar ve göz travması gibi nedenler). Tedavisi cerrahidir, ilaçla tedavisi yoktur. Ameliyatla bu beyazlaşan, kesifleşen mercek temizlenir yerine gözün numarasına uygun suni bir mercek, lens takılır. Günümüzde modern teknik olarak fako sistemiyle ameliyat yapılmaktadır. Bu teknik daha erken iyileşme ve görme oluşumu sağlamaktadır.
Göz tansiyonu nedir, belirtileri nelerdir, neden kaynaklanır, nelere dikkat etmek gerekir?
Göz tansiyonu yada glokom (halk arasında karasu hastalığı); değişik nedenlere bağlı olarak göziçi basıncının artmasıdır. Gözün yapısından kaynaklandığı gibi bazı göz hastalıkları veya ameliyatları sonrasında da oluşabilir. Genellikle belli bir aşamaya gelmeden belirti vermez ve çok az bir kısmında ani gelişen ağrı, kızarıklık, görmede azalma ve ışık etrafında renkli hareler görme şikayetlerine yol açar. Çoğunlukla başka bir şikayetle doktora gelindiğinde tesadüfen teşhis edilir ya da ilerlediğinde görmede belirgin azalma yaptığında hasta tarafından farkedilir. Ailesinde glokom olanlar ve 40 yaş üzerindekiler yılda bir defa göz muayenesi yaptırmalıdır.

Gözde arpacık oluşumunun nedenleri var mıdır, geçici midir, hangi belirtilerde bir uzmana danışmakta yarar vardır?
Arpacık; göz kapaklarında bulunan ter ve yağ bezlerinin, ani şişlik ve ağrıyla seyreden enfeksiyonudur. Kapakta şişlik ve ağrı, gözlerde kızarıklık görülür. Belli bir süre sonra tedaviyle çoğunlukla iyileşir ya da kistik şekle dönüşür, kapakta ağrısız şişlik kalır. Şişlik ve ağrı artarsa uzmana danışmak gerekir.

Sağlıklı bir gözlükte aranabilecek özellikler nelerdir, seyyar satıcılardan alınan gözlükler zararlı mıdır?
Çerçevenin yüz ve göze uygun olması, gözün merkezine odaklanması ve görmeye engel olmayacak şekilde olması gereklidir. Bunun içinde en uygun yer optik-gözlük mağazalarıdır.
Güneş gözlüğü alırken göz sağlığımız için nelere dikkat etmeliyiz?
Güneş gözlüklerini takmanın amacı güneş ışınlarının zararlı etkisinden korunmaktır. Ultraviyole absorbsiyonu dediğimiz ışınlardan koruyuculuğu yüksek olmalıdır. Bu yüzden kalitesine güvenebileceğimiz yerlerden alınmalıdır.
Laser ameliyatı kimlere yapılabilir. Ameliyat sonrasında hastalar gözlüksüz bir yaşam sürebilir mi?
Gözlükten kurtulmak amacıyla yapılan lazerin uygulanabilmesi için kişinin 20 yaş ve üzeri olması, gözün yapısı ve kalınlığının uygun olması, gözünde ve vücudunda başka bir hastalığın olmaması gerekmektedir. Uygun gözlere uygun şekilde yapılırsa neticeler oldukça başarılıdır ve hastalarımız gözlüksüz olarak yaşamlarını sürdürmektedir. Yan etki az sıklıkta olsa da oluşabilir. Uygun hastalarda uygun tekniğin kullanılması ve tecrübeli ellerde bu risk azalmaktadır.
Çocuklarda görülen “göz kayması” durumunun belirti ve nedenleri nelerdir, hangi belirtilerde bir uzmana çocuklarını götürmelerinde fayda vardır.
Göz kayması; gözlerden birinin orta hattan, merkezden içe, dışa, aşağı yada yukarı kayması, iki gözün birlikte bakmasının bozulmasıdır. Doğuştan olabilir veya gözün bazı fonksiyonlarının geliştiği dönemlerle ilişkili olarak çocukluk çağındaki her yaşta ortaya çıkabilir. Gözünde kayma oluşan kişi hangi yaşta olursa olsun gecikmeden mutlaka uzmana müracaat etmelidir. Özellikle bebeklerde büyüyünce geçer düşüncesiyle beklememek gerekir, bazen gecikmeden dolayı üzücü sonuçlar ve tedavide zorluklar yaşanabilir.
Tv izlerken, Bilgisayar kullanırken, kitap, gazete vs. okurken göz sağlığımız için dikkat etmemiz gereken durumlar nelerdir?
Okuma, seyretme gibi faaliyetlerde öncelikle mesafelere dikkat etmek, bakış açısını ayarlamak, ışık yeterliliğine dikkat etmek gerekir. Ağrı, bulanıklık, yorgunluk gibi şikayetler ortaya çıkarsa uzmana başvurmak gerekir.
Geçirilen bir rahatsızlık, ameliyat, ağrı, gibi durumların gözlerimiz üzerinde olumsuz etkileri var mıdır? Hangi rahatsızlıklar görme fonksiyonlarını etkileyebilir?
Bazen geçirilen bir ameliyat yada hastalık sonrasında gözlerde bozukluk oluşabilir. Bunun nedeni genellikle hastalığın direkt etkisi değil, vücudun zayıf düşmesi sonucu latent dediğimiz gizli kırma kusurlarının belirginleşmesi şeklindedir. Diabet hastalarından kan şekerinin değişmesine bağlı olarak günler içinde görmede değişiklikler oluşabilir, ayrıca şeker hastalığına bağlı gözde kanamalar gelişebilir, tedavileri için sıkı takip gerekmektedir. Bundan dolayı şeker hastalarının göz muayenelerine daha dikkat etmeleri gerekir. Hamilelikte gözde değişiklikler oluşur fakat bunlar geçicidir.
Sonradan oluşan göz hastalıklarının tedavileri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Göz hastalıklarının bazıları doğumsal olmakla birlikte bazıları da yaşamın herhangi bir aşamasında değişik nedenlere bağlı olarak oluşabilmektedir. Bunlardan bazıları iltihap, katarakt, glokom, göz kanamalarıdır. Tedavilerinde nedene yönelik uygulamaların yanında gözde oluşan belirtilere de dikkat etmek gerekir.

Bir bireyin göz doktorunu hangi periyodik aralıklarla ziyaret etmesinde fayda vardır.
Çocuklarda herhangi bir şikayet ve belirti olmasa bile okul öncesi dönemde mutlaka en azından bir defa göz muayenesi yaptırılması uygun olur. Bazen ancak muayenede saptanabilen bozukluklar olabilir ve bu çocuklarda erken teşhisin önemi fazladır. 40 yaş sonrasında da 1-2 yılda bir göz muayenesi olmak bazı sinsi göz hastalıklarının erken teşhisinde faydalı olur. Gözde oluşan herhangi bir şikayet durumunda gecikmeden uzmana başvurmak gerekir. Bazı durumlarda görmeyi korumak ve tedavi için günler önem taşıyabilir. Mevcut göz hastalığı olanlarında belirtilen zamanlarda muayenelerini yaptırmaları tedavileri için önem arzetmektedir.

Yaz tatili bitiminde aileler çocuklarını tekrar okula derslere motive etmeleri için tavsiye ve önerileriniz nelerdir?
Aileler, çocuklarını okula ve derslere motive edebilmek için okulun kendisine kazandıracağı üstünlüklerden ve özelliklerden bahsetmeli; çocuğun tanıdığı, özendiği ve saygı duyduğu başarılı insan örnekleriyle pekiştirmelidir.
Okula yeni başlayacak, anne ve babadan ilk kez ayrı zaman geçirecek, çocuklara aileler nasıl yardımcı olmalıdırlar?
Çocuğun okula kolay alışması aileden aldığı eğitimle doğrudan ilgilidir. Bunu üç örnekle açıklayalım: Örnek 1: Eğer aile çocuğun her istediğini yerine getirmiş, her işinde yardımcı olmuş, onu kendine bağımlı hale getirmiş ise çocuk okulda yalnız kalmaktan korkacak; annesinin eteğinden tutup bırakmayacak “sen de benimle kal” diyecektir. Bu çocuğun okula alışması ve öz güven kazanması çok zordur. Örnek 2: Eğer ailede ve komşularda kendisinde okula gitme özentisi uyandıracak okula giden bir çocuk yoksa, okula yeni başlayan çocukta bir çekingenlik ve korku olacaktır ki bu normaldir. Annenin birkaç gün kendisiyle oturması ve ona moral vermesi yeterli olacaktır. Öğretmenini sevdikten ve birkaç arkadaş edindikten sonra annenin kendisiyle oturmasına gerek kalmayacaktır. Örnek 3: Ailede adam yerine konan, kurallara uymaya alışmış, sorumluluk duygusu kazanmış, öz güveni yüksek, kendi ihtiyaçlarını yerine getirebilen bağımsız bir çocuk okula alışmada zorluk yaşamayacaktır. Daha ilk günden annesi ile birlikte oturmaya gerek duymayacak, “anne sen gidebilirsin” diyecektir.
Anne babalar çocuğa önceden okul hakkında “Okula gidince uslanırsın! Okula başlasan da senden kurtulsam! Okul seni adam eder!” gibi olumsuz imaj kazandıracak söz ve davranışlardan kaçmaları gerekir.
Çocuğumu özel okula gönderecek imkanlarımız yok, acaba çocuğumu geleceğe nasıl hazırlamalıyım,bu şartlarda başarılı olması mümkün mü?

Tanıdığınız, güvendiğiniz, ekonomik gücünüzün yeteceği, çocuğunuza hem ahlak hem bilgi ve başarı kazandıracağına inandığınız bir özel okula göndermek elbette güzel bir şeydir. Ancak özel okullarda görev yapan öğretmenlerle, devlet okullarında görev yapan öğretmenlerin aynı fakültelerden mezun olduklarını, aynı eğitimi aldıklarını unutmayalım. Özel okullar reklamlarla üstünlüklerini ve başarılarını abartır, öğrenci velilerini ikna etmeye çalışırlar. Eğer bir devlet okulunda eğitimi ciddiye alan idareciler, işini seven öğretmenler varsa, özel okul kadar başarılı olabilir. Çocuğun başarısında okul kadar ailenin de payı vardır. Eğer bir çocuk özel okula gittiği halde aile sevgisinden, ilgisinden ve takibinden mahrum ise başarılı olamaz. Diğer taraftan ailesi tarafından sevilen, değer verilen, ihtiyaçları yerine getirilen bir çocuk devlet okulunda başarılı olabilir. Çocuğuyla karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı sıcak ilişkisi ve diyalogu olan bir aile onu özel okula veremedim diye üzülmesin. Bu çocuk devlet okulunda da pek âlâ başarılı olabilir.

Çocuğuma harçlık verirken nelere dikkat etmeliyim, onu nasıl yönlendirmeliyim?
Verilecek harçlığın miktarı ve veriliş şekli çocuğun yaşına ve ailenin ekonomik durumuna göre değişir. Vereceğiniz harçlık arkadaşlarına ailelerinin verdiği harçlıktan fazla ve eksik olmamalıdır. Böylece çocuk ne çok para harcadığı için büyüklük kompleksine ne de arkadaşları kadar parası olmadığı için aşağılık duygusuna kapılacaktır. İlkokula giden bir çocuk henüz parayı kontrol etmeyi, uzun vadeli planlar yapmayı bilemediğinden cep harçlığı günlük, orta okul ve lisede ise haftalık verilmelidir. Lise son sınıflarda ve üniversitede okuyan öğrencilere harçlık aylık olarak verilebilir. Harçlığın miktarını ve verilen paranın hangi harcamaları kapsadığını birlikte kararlaştırmak, böylece parayı kontrol etmeyi öğrenmesine fırsat vermek gerekir.

Okul ve ev arasında geçecek alışma sürecinde çocuğuma nasıl yardımcı olabilirim?
Çocuk okula başladığı andan itibaren yardım istemedikçe yardıma kalkışmamalı, hele tepesine dikilip ödev yaptırmamalıyız. Çoğu anne babalar çocuk adına sorumluluk almakta, derslerini ve ödevlerini takip etmekte; çocuk ders çalışmadığı veya ödevini yapmadığı zaman onun yerine endişe etmekte ve üzülmektedir. Anne baba çocuk adına sorumluluk aldığı zaman çocukta sorumluluk duygusu gelişemez. Ders çalışmayı ve ödev yapmayı sevmeyen, anne baba zoruyla ders çalışan çocuklar, genellikle çocuk adına sorumluluk yüklenen ailelerin çocuklarıdır.
Okul kantinlerinde satılan ürünler konusunda çocuğumu nasıl yönlendirmeliyim ki, zararlı gıdalardan uzak durabilsin?
Bir öğrencinin okul kantininden yiyecek bir şey alırken seçici davranması aileden aldığı beslenme alışkanlığı ile ilgilidir. Eğer çocuk ailede birlikte sofraya oturma, temel gıdalarla beslenme alışkanlığı kazanmış ise; yemekten sonra tatlı yiyebilme, meyve suyu içebilme imkanına sahipse; böylece yemekler arasında abur cubur yeme ihtiyacı duymayacaktır. Ailede kurallara uymayı, sorumluluk almayı, duygularını kontrol etmeyi öğrenen, öz güven sahibi bir çocuk kantinde içinde ne olduğunu bilmediği hamburgerleri, kolalı içecekleri, boyalı suları ve şekerlemeleri satın alıp yemeyecektir.
Çocuğum okula başladığında acaba huyu değişecek mi, farklı kültürden ailelerin çocuklarıyla bir ortamı paylaşacak , kontrolü nasıl sağlamalıyım?
Çocuk okula başlamadan önce sosyalleşmeyi arkadaş çevresinden öğrenir. Her çocuk inanç ve kültürel yönden kendi ailesine denk ailelerin çocuklarıyla arkadaşlık kurmuş, onlarla oyun oynamayı, paylaşmayı, iş birliği yapmayı öğrenmiş ise okula uyumu kolay olacaktır. Okulda arkadaş seçerken yine ailesinden aldığı eğitime denk, kendi huyunda çocukları tercih edecektir. Ailede sevilen, değer verilen, adam yerine konan, iyi terbiye alan hiçbir çocuk kötü arkadaş seçmez, kötü arkadaşın kurbanı olmaz. “Çocuğum kötü arkadaşların kurbanı oldu” diyen anne babalar suçluluk duygusundan kurtulmak için böyle söylemektedir.

Kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için tavsiye ve önerileriniz nelerdir?

Evinde kitaplığı olmayan, kitap okumayan, evine gazete ve dergi girmeyen ailelere hiçbir tavsiyem olamaz. Ders kitabından başka kitap görmemiş bir çocuğa okuma alışkanlığı kazandırmak çok zordur.
Eğer bir ailede anne baba ve aile büyükleri kitap okuyorsa, eve her ay birkaç dergi ve her gün gazete giriyorsa, anne ve baba çocuğu uykuya yatırırken baş ucunda masal ve hikaye okumuş ise; bu ailede yetişen çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmak çok kolaydır.

Eve geldiğinde anne ben okula gitmek istemiyorum vs gibi isteksiz ve sürekli mazeret bildiren çocuğuma nasıl davranmalıyım?

Çocuğun okula gitmek istemeyişinin birçok sebebi olabilir. Eğer çocuğa evde duygularını açıkça ifade etme fırsatı veriliyor; duygularını açıklarken kınanmaktan, ayıplanmaktan ve cezalandırılmaktan korkmuyor ise; neden okula gitmek istemediğini çekinmeden söyleyecektir. Okuldan korkmanın veya okulu sevmemenin sebebi belli ise, çözümü kolaydır. Baskıcı ve katı disiplinli ailelerde çocuk duygularını açıkça ifade edemez. Böyle bir ailede yetişen çocuk duygularını bastırmayı, olayları saklamayı, yalancılığı ve iki yüzlülüğü öğrenir. Okula gitmek istemediğini açıkça söyleyemez. Hastalık bahanesine sığınır; karnı veya başı ağrıdığını söyler.
Okula gitmek istemeyen çocuk, bunun sebebini tam olarak ifade edemiyor ise, bir sebepten başka bir sebebe atlıyor ise; çocuğun sınıf öğretmeninden ve okulun psikolojik danışmanından yardım istenmelidir.
Planlı programlı ders çalışması için nasıl yönlendirme yapabiliriz?
Soruda ifade ettiğiniz gibi, başarı çok çalışarak değil, planlı çalışarak elde edilir. Çocukla birlikte, ona seçme hakkı tanıyarak, günlük planlar yapılabilir. Planda okul dönüşü ne zaman, ne kadar süre ile ders çalışacağı, ne zaman ve ne kadar süre ile sokağa çıkacağı, ne kadar süre ile hangi televizyon programlarını izleyeceği, ne kadar süre ile bilgisayar kullanacağı açıkça belli edilmelidir. Planda katı sınırlar koymamalı, beklenmeyen olaylar ve işler çıktığında çocuk planda değişiklik yapabilmelidir.

Öğretmen, aile, çocuk üçgeninde kurulacak diyalog nasıl olmalıdır? Ailelere tavsiye ve önerileriniz nelerdir?
Ülkemizde, maalesef, sözünü ettiğiniz üçgenin bir ayağı olan “aile” hep eksik kalmaktadır. Aileyi tanımadan çocuğu tanıyamazsınız. Aile okulla yeterince işbirliği yapmayınca öğretmen ve idareciler çocuğun ders ve disiplin konusunda yaşadığı sıkıntıları ve problemleri çözmede zorlanıyorlar. Aile okulla işbirliği yaptığında çocuğun sadece ders konusunda değil, aile içindeki problemlerini de çözebilirler. Bugün artık sadece özel okullarda değil her devlet okulunda bile öğrenciye ve aileye yardımcı olacak bir rehber ve psikolojik danışman görev yapmaktadır. Aileler çocuğunu iyi bir okula yazdırmakla ve masraflarını karşılamakla görevini yaptığını zannediyor. Aile okulla diyalog ve işbirliği içinde olmadığı zaman, öğrenci bazen tamiri imkansız, ömür boyu sürecek travmalar yaşayabilmektedir.
*****************

- Anne babalar çocuklarla doğru iletişim kurmak için nasıl davranmalı?
- İletişim, karşılıklı konuşma demektir, diyalog demektir. Anne babalar çocuklara da söz hakkı tanımalı, onların duygularını ve tepkilerini dile getirmelerine izin vermelidir. Halbuki çoğu ailelerde büyükler konuşur, küçükler dinler. Çocukların söze karışması ayıp sayılır. Bu ailelerde iletişimden söz edilemez.

- Çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmanın yolları nedir? Anne babalara bu konuda düşen görevler nelerdir?
- Sizin de ifade ettiğiniz gibi, okuma bir alışkanlıktır. Çocuk çoğu alışkanlıklarını büyükleri taklit ederek kazanır. Eğer anne baba okumuyorsa, çocuğa oku demeleri fazla bir anlam taşımaz. Anne baba, okul öncesinde, resimli masal kitapları almalı, çocuğa bu masalları okumalı, sonra çocuktan resimlere bakarak aynı masalı anlatmasını istemelidir. Uykudan önce masal okumanın da çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmada etkili olmaktadır.
- Bazı kitaplarda tek çocuk problemli gösteriliyor. Siz de bu görüşe katılıyor musunuz?
- Tek çocuk problemli olur diye bir genelleme yapamayız. Mutsuz bir ailede çok kardeşli bir çocuk da pek ala problemli olabilir. Tek çocuk ne zaman problemli olur? Haklı istekleri ve ihtiyaçları dışında her dediği yapılır, sınır konmaz, şımartılırsa. Arkadaş edinmesine, sokağa çıkmasına, yaşıtlarıyla oynamasına fırsat verilmezse. Çocuk ben merkezcilikten kurtulamaz. Paylaşmayı, yardımlaşmayı, kurallara uymayı, olaylara başkasının gözüyle bakmayı, yani sosyalleşmeyi öğrenemez. Ancak bu şartlarda tek çocuk problemlidir diyebiliriz.

- Çocuklarımızı televizyonun olumsuz etkilerinden nasıl koruyabiliriz? Çocuk ne kadar süre televizyon izlemeli?
- Televizyon çocuğu olumsuz etkiliyor demek önyargılı bir yaklaşım olur. Aynı şey bilgisayar ve internet için de geçerlidir. Önyargılı bazı anne babalar, çocuklarına televizyon izlemeyi ve bilgisayar kullanmayı yasaklayarak çocuklarını bu cihazların zararlı etkilerinden koruduklarını düşünmektedir. Böyle yapacaklarına faydalı çocuk programlarını izlemelerine izin verseler, bilgisayarı herkesin görebileceği bir yere mesela oturma odasına koyarak belli bir süre için internetin faydalı yönlerini kullanmasına izin verseler daha doğru olur. Böylece çocuklar kendi kendilerini kontrol etmeyi, anne babaları yokken de kurallara uymayı öğreneceklerdir.

- Çocuklarda görülen depresyon belirtileri ve nedenleri nedir?
- Çocukların fiziksel sağlığı için iyi beslenme ne kadar önemli ise, ruhsal sağlığı için sevgi, ilgi, şefkat ve güven duygusu o kadar önemlidir. Anne babası ve aile büyükleri tarafından sevilen, korunan, adam yerine konan, sevincine ve üzüntüsüne ortak olunan bir çocuk kendisini değerli hisseder, öz güven duygusu güçlenir, kendisiyle ve başkalarıyla geçimli olur. Böyle bir çocuğa ruh sağlığı yerinde olduğu için depresyona girmez. Ancak sevildiğinden emin olmayan, adam yerine konmayan, şiddet ve baskıya maruz kalan bir çocuk kendisini aşağı ve değersiz görür. Okul başarısında düşme, baş ve karın ağrısı şikayetleri, karanlıktan ve yalnız kalmaktan korkmalar, iştahsızlık, uyku bozukluğu, aşırı alınganlık, saldırgan davranışlar depresyon belirtileri olabilir.

- Çocuklarda iştahsızlık, aşırı mızmızlık gibi şikayetlerde anne baba ne yapmalıdır?
- İştahsızlığa çoğu zaman annelerin beslenmeyi aşırı önemsemeleri sebep olmaktadır. Bir lokma fazla yedirmek için çocuğun ağzına zorla yemek tıkıştırıyorlar. O da ya doyduğu için ya da dikkat çekmek ve anneyi kendisiyle meşgul etmek için nazlanır, mızmızlanır, yemek seçer hale gelir. Anne babalar, özellikle anneler, çocuklara yemek konusunda ve tuvalet eğitiminde aşırı ısrarcı olmamalı, çocuğun bunu kullanmasına fırsat vermemelidir.

- Çocukları çalma eğilimine iten nedenler nedir?
- Anne babaların aşırı disiplinli ve katı tutumları, sevgi eksikliği, kardeşleriyle, komşu, arkadaş ve akraba çocuklarıyla sıklıkla kıyaslamaları çalma davranışına zemin hazırlayabilir. Ailenin ekonomik güçlükler nedeniyle çocuğun fiziksel ihtiyaçlarını giderememesi, anne-babanın paraya aşırı düşkünlüğü veya cimriliği, parayı çocuğa karşı bir tehdit aracı olarak kullanması gibi hatalı tutumlar da çalma davranışının ortaya çıkmasına neden olabilir. Kendi odası, kendi eşyası olmayan, çok kardeşli çocuklarda mülkiyet duygusu gelişmemekte, başkasına ait olan bir şeyi çalmakta sakınca görmemektedir.
- Çocuklar neden yalana baş vurur? Çocuğu yalan söyleyen anne babalar ne yapmalıdır?
- Çocuklar aslında yalanın ne olduğunu bilmez, yalan söylemeye gerek duymazlar. Çocuklar beş yaşına kadar zihinsel olarak henüz gerçek ile hayali birbirinden ayıracak olgunluğa ulaşmamıştır. Bu yüzden çocukların söylediği gerçek dışı sözleri ve uydurma hikayeleri yalan olarak değerlendirmek doğru değildir. Çocuklar yalanı büyüklerden öğrenirler. Sık yalan söyleyen çocukla anne baba arasında güven eksikliği var demektir.
Bir çocuk, yüksek not beklentisi olan ailesine düşük not aldığını söyleyemez. Sorulduğunda, azar işitmemek ve aşağılanmamak için aldığı notu daha yüksek söyler. Karnesinde düşük notlar üzerinde düzeltme yapan veya babasının yerine imza atan öğrenci sayısı az değildir. Çocuk yalan söylerken aslında bir özlemini, eksikliğini veya ihtiyacını dile getirmektedir. Babası hapiste olan bir çocuk, babasının Almanya’da çalıştığını söylüyordu. Arkadaşları babasının hapiste olduğunu öğrenmeleri durumunda onu dışlayabilir veya aşağılayabilirlerdi. Babasız bir çocuk da kendini babalı olarak tanıtabilir.
Otoriter ve mükemmeliyetçi anne babalar, çocukların yanlış yapmasını bir türlü kabul etmezler. Çocukları devamlı itirafa, özür dilemeye, bir daha yapmayacağına söz vermeye zorlanır. “Doğru söyle, sen mi yaptın?” diye köşeye sıkıştırılan bir çocuk, cezadan kurtulmak için, yalana sığınmaktan başka ne yapabilir?

- Çocuklarda tırnak yeme alışkanlığı nasıl gelişiyor? Tırnak yemenin önüne geçilebilir mi?
- “Tırnak yeme”, aslında tırnağı veya tırnak etini dişiyle koparma eylemi için kullanılan bir terimdir. Gerçek anlamda kopardığı tırnağı yiyen çocuk sayısı pek azdır. Tırnak yeme çocuklar arasında, özellikle ergenliği geçişte, çok sık görülen bir davranış bozukluğudur. Yüz çocuktan 35’inde, yüz ergenin ise 45’inde tırnak yeme görüldüğünü söylersek durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılacaktır. Yetişkinlik döneminde tırnak yeme davranışını devam ettiren bir çok insan vardır. Çok önemli olduğu için üzerinde biraz durmak istiyorum. Tırnak yemeye zemin hazırlayan birçok sosyal ve psikolojik sebepler var: Bunlardan en önemlileri üzüntü ve sıkıntı, gerilim ve kaygı, öfke ve saldırganlık, korku ve endişe, kardeş kıskançlığı, değersizlik (aşağılık) ve güvensizlik duyguları, aile içi huzursuzluklar ve iletişim problemleridir.
Ayrıca çok sevdiği büyük annesini, dedesini, oyun arkadaşını veya köpeğini ölüm sebebiyle kaybeden çocuk üzüntüye kapılır ve can sıkıntısından tırnak yiyebilir. Aileden birinin hastalanması, babanın uzun süreli iş seyahatine çıkması, aileye yeni bir kardeşin katılması, çocuklar arasında ayırım yapılması, aşırı kuralcı ve baskıcı eğitim çocukta gerilim ve kaygı uyandırarak tırnak yemesine yol açabilir.
- Çocuklarda zeka gelişimine olumlu ya da olumsuz etki eden unsurlar nelerdir? Zeka gelişimini nasıl test edebiliriz?
- Zeka gelişimi bebeklik, çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde önemli değişiklikler geçirerek devam eden bir süreçtir. Çocuğun 5 yaşından sonraki zeka gelişim süreci erişkin dönemler için önemli bir gösterge iken 5 yaşından öncesi erişkin dönem için kriter sayılmaz. Zeka seviyesi doğuştan gelen bir zihinsel kapasitedir. Zihinsel kapasite, zeka bölümü olarak adlandırılan iki kelimenin (Intelligence Quantient) baş harfleri olan IQ ile ifade edilir. Zeka ölçmek için değişik testler kullanılır. Bu testler ancak psikologlar tarafından uygulanıp değerlendirilebilir.
Doğuştan gelen zeka geriliğinin etkili bir tedavisi yoktur. Bir çocuğa zeka gerisi diyebilmemiz için IQ katsayısının 70’in altında olması gerekir. Bu rakam aşağıya doğru düştükçe zeka geriliği de artar. Hafif ve orta derecede zeka gerisi bir çocuğun özel eğitim ve terapi ile kendi ihtiyaçlarını yerine getirmesi ve topluma uyum göstermesi sağlanabilir.
Zeka geriliği nedenleri arasında % 40 payıyla en sık olarak kromozomlara bağlı anormallikler gelmektedir. Bunun yanında sebebi açıklanamayan zeka gerilikleri ve genetik nedenli zeka gerilikleri de vardır. Ayrıca doğum sırasındaki bazı travmalar ve doğumun uzun sürmesi gibi nedenlerin de payı oldukça fazladır.
Bazı çocuklarda özel öğrenme güçlüğü dediğimiz tedavisi mümkün bozukluklar vardır. Bunları zeka geriliği ile karıştırmamak gerekir. Çocuğun zekası normal veya normale yakın olduğu halde bazı zihinsel fonksiyonların yetersizliği sebebiyle öğrenmede zorluk ortaya çıkmaktadır. Bu öğrenme güçlükleri matematik öğrenme, yazma, okuma ve telaffuz bozukluklarıdır.
Bunların dışında anne babanın hatalı tutumundan kaynaklanan “öğretilmiş acizlik” dediğimiz başarısızlık durumu vardır. Anne baba devamlı çocuktan her şeyi mükemmel yapmasını istediği zaman, çocuk ne yapsa yaranamaz. Mutlaka her davranışında ve her işinde bir eksiklik bulurlar. O zaman çocuk şöyle düşünecektir: “Ben beceriksiz, işe yaramaz, aptalın biriyim.” Böyle düşünen bir çocuk daha iyi olmak için gayret göstermez. Zekasını kullanmaz ve yarıştan çekilir.
- Çocukta kendine güven nasıl geliştirilir?
- Ailede sevilen, adam yerine konan, fikri sorulan, yapabileceği küçük işler verilen bir çocuk kendisini değerli hissetmeye başlar. Kendisini değerli hissetmek, öz güven duygusunun temelidir. Öz güveni gelişmiş bir çocuk yanlış yapmaktan korkmaz. Karşılaştığı problemleri anne ve babanın yardımı olmadan çözmeye çalışır.

- Çocuğa harçlık verirken anne babalar nelere dikkat etmelidir? Harçlığın ölçüsü ne olmalıdır?
- Harçlık çocuğa parayı kontrol etme, harcamayı planlama alışkanlığı kazandırır. Harçlığın miktarı çocuğun okuldaki ve mahalledeki arkadaş grubuna göre ayarlanmalıdır. Verdiğimiz harçlık arkadaşlarının harçlığından daha az ve daha fazla olmamalıdır. Arkadaşlarından daha az veya hiç harçlık almayan bir çocuk, kendisini arkadaşlarının yanında eksik ve aşağı hisseder. Arkadaşlarından fazla harçlık alan bir çocuk büyüklük kompleksine kapılır, para ile arkadaşlarını etkileme yoluna girebilir.
Harçlığı ilköğretim sıralarında günlük, lise yıllarında haftalık, üniversitede aylık olarak verebiliriz.

- Hiperaktif çocuğun belirtileri nelerdir? Her aşırı hareketli çocuk hiperaktif midir? Hangi durumlarda bir uzmandan yardım almamız gerekir?
- Çocukların hareketli olması gayet normaldir. Saatlerce top oynadıkları ve koşturdukları halde, yüksek enerjilerinden dolayı yorulmak nedir bilmezler. Hiperaktivite olarak değerlendirdiğimiz aşırı hareketlilik, oyun sırasındaki hareketlilikten farklı bir şeydir. Hipeaktif çocuk sadece oyun sırasında değil, her durumda hareketlidir, yerinde duramaz. Hiperaktiviteye genellikle dikkat eksikliği de eşlik eder. Aşırı hareketli çocuklar uzun süre dikkatlerini yoğun tutamazlar. Dikkat sınırı 15 dakikayı aşmaz.
Anne baba çocuğun hiperaktif olduğunu ancak okula başladıktan sonra öğrenir. Hiperaktif çocuk sandalyede uzun süre oturamaz, canı sıkılır, kımıldanır, kalkar, oturur, çantasıyla, kalemiyle oynar. Konuyla ilgisi olmayan sorular sorar. Davranışlarıyla öğretmenin ve arkadaşlarının dikkatini üzerine çekerek dersin havasını bozar. Dikkat eksikliğinden dolayı yazısı dağınık ve kötüdür. Okuduğunu uzun süre aklında tutamaz. Paragrafın sonuna geldiğinde başını unutur. Tekrar okumak zorunda kalır. Dikkat eksikliği olan çocuğa sınavlarda verilen normal süre yetmez, bu yüzden başarısız duruma düşer. Unutkandır. Sık sık eşyalarını kaybeder.
Hiperaktiviteye beyin kimyasındaki bir farklılık sebep olduğundan, aşırı hareketlilik çocuğun elinde olmayan bir şeydir. Anne baba veya öğretmen çocuğu uslu durmaya zorlar, başka çocuklarla kıyaslar, yerinde duramadığı için cezalandırırsa çocukta suçluluk duygusu gelişir, öz güvenini kaybeder. Hiperaktif çocuğu olan anne babalar bir çocuk psikiyatrı ile görüşmeli, ilaç tedavisi ile birlikte dikkat süresini artırmak için nasıl davranmaları gerektiğini öğrenmelidir.