KALP HASTALARI YAZ MEVSİMİNDE DİKKATLİ OLMALI
Yaz aylarından etkilendikleri için, koroner kalp hastalarının aşırı sıcaklardan kaçınmaları gerekiyor. Uzmanlar hastaların günde en az 2 litre su içmeleri, ağır ve yağlı yemekler yerine günü sebze ve meyveyle geçirmeleri gerektiğini kaydediyor...Prof. Dr. Sönmez, “Çünkü bu hastalar, vücutlarındaki fazla su ve tuzu idrarla atarlar. Ancak yazın çok terledikleri için terlemeyle de tuz ve su atacaklarından özellikle tuz kayıpları aşırı miktarda olmaktadır. Bu da halsizlik, bitkinlik ve ritm bozukluğuna yol açabilir. O nedenle yazın bir otomobilin nasıl karbüratör ve klima ayarları yaptırılıyorsa, kalp kapak hastalarının da doktorlarına danışarak, idrar söktürücü ilaç dozunu gerekli miktara gelecek şekilde azaltmaları gerekiyor” diye değerlendirdi.
TER KAYBI KAN AKIŞKANLIĞINI AZALTIYOR
Koroner kalp hastalarında ise kan akışkanlığının çok önemli olduğunu ifade eden Sönmez, şunları kaydetti:“Bu hastalara kan sulandırıcı ilaçlar veriliyor ki, kanlarının akışkanlığı artsın. Ancak koroner kalp hastaları yaz aylarında çok fazla terledikleri için 1-2 litrelik su kayıplarında kanları koyulaşıyor ve akışkanlığı da buna bağlı olarak azalıyor. Bu da çok kritik olmayan bir darlıkta oluşabilecek bir pıhtının hiç beklenmeyen ve sonu ölümle sonuçlanabilen bir enfarktüse neden olabilme ihtimalini artırıyor. Bu nedenle koroner kalp hastaları aşırı sıcaklardan kesinlikle kaçınmalılar. Güneşin dik konumda olmadığı sabah erken ve akşam üstü saatlerinde denize girmeliler ve bol bol su içmeliler. Su, onların terlediklerinde kaybettikleri su miktarını geri kazandırıyor.”Her iki grup kalp hastası için de önemli olan birkaç noktadan birinin güneş önünde kesinlikle alkol alınmaması olduğunu vurgulayan Sönmez, özellikle yüksek tansiyonu olan hastaların az az sık sık yemesi, ağır ve yağlı beslenmekten kaçınması gerektiğini aktardı.
GÜNDE EN AZ 2 LİTRE SU TÜKETİLMELİ
Sönmez, koroner hastalarının günde en az 2 litre su içmeleri, ağır ve yağlı yemekler yerine günü sebze ve meyveyle geçirmeleri gerektiğini kaydetti.Kalp kapak hastaları ve koroner kalp hastalarının günün en sıcak olduğu 11.00-15.00 saatleri arasında dışarıda dolaşmamaları uyarısında bulunan Sönmez, “Kesinlikle spor yapmamalı, yürüyüş için de sabah erken ya da güneşin batmak üzere olduğu saatleri tercih etmeliler. Denizden faydalanma konusunda ise bu kadar hassas olmalarına gerek yok. Kısa süreli denize girip tekrar gölgelik alanları tercih edebilirler” dedi.Kaynak: ntvmsnbc.com
SICAKLARDAN KORUNMAK İÇİN NE YAPMALI
11.00-16.00 saatleri arasında uzun süre güneş altında kalmayın. Sık sık ılık su ile duş yapın. Ultraviyole ışınlarından koruyucu gözlükler takın. Yaşlı ve hasta iseniz efor harcamaktan kaçının...Mehmet Bakar, yaptığı açıklamada, Meteoroloji’den yapılan uyarılara göre, önümüzdeki günlerde hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerine çıkmasının beklendiğini anımsattı. “Hava sıcaklığında olabilecek artışın, nemdeki artışla birlikte daha fazla etkili olacağı, gerekli önlemler alınmadığı takdirde insan sağlığını olumsuz etkileyebileceği bilinmelidir” görüşünü bildiren Bakar, bu durumdan özellikle çocukların, yaşlıların, kalp ve akciğer hastalarının daha fazla etkilenebileceğine dikkati çekti.Bakar, yaz mevsimi ile birlikte artan hava sıcaklığının ve güneşin olumsuz etkilerinden korunmak için alınması gerekli tedbirlere ilişkin şu bilgileri verdi: Güneş ışınlarının etkisinin güçlü olduğu 11.00-16.00 saatleri arasında güneş ışınlarından kaçınılmalı ve bu saatlerde uzun süre güneş altında kalınmamalıdır. Sıcak havalarda güneş yanıklarının yanı sıra sıcak çarpması için dikkatli olunmalı, bol sıvı alınmalı, haşlanmış sebze ve meyve tercih edilip, yağlı gıdalar ve alkolden kaçınılmalıdır. Kanser hastaları, kemoterapi hastaları ve değişik deri hastalığı olanların güneş ışınlarından korunmaya özellikle dikkat etmesi gerekir. Özellikle yaşlılar, kalp ve tansiyon hastaları sıcak günlerde efor harcamaktan kaçınmalıdırlar. Sık sık ılık su ile duş yapmakta fayda vardır. Havasız ve kapalı yerlerde uzun süre kalınmamalı ve bulunulan ortamda hava sirkülasyonu sağlanmalıdır. Açık renkli, pamuklu bol giysiler giyilmeli ve geniş kenarlı şapka takılmalıdır. Ultraviyole ışınlarından koruyucu gözlükler takılmalıdır. Güneşlenmeden veya güneşe çıkmadan önce cilde uygun koruyucu bir güneş kremi sürülmelidir. Güneşlenme sonrasında oluşabilecek güneş yanıklarında kesinlikle yoğurt ve benzeri maddeler sürülmemeli, bu durumda soğuk kompres uygulaması yapılmalıdır. Müdahale gereken durumlarda mutlaka hekime danışılmalıdır. Gözlerde ağrılı kızarıklıklar olması durumunda soğuk kompres yapılmalı ve bir hekime başvurulmalıdır. Sıcak çarpmalarında kişiler önce serin ve gölge bir yere alınmalı, vücudundaki sıkı giysiler çıkarılarak başı ve vücudu ıslatılmak sureti ile serinletilmelidir. Bilinç bulanıklığı olan sıcak çarpması durumlarında 112 Acil Sağlık Hizmeti hemen aranmalı veya güneş çarpmasına maruz kalındığında en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.Kaynak: ntvmsnbc.com
SUYLA SERİNLEMEK EN SAĞLIKLISI
Bunaltıcı yaz sıcaklarında en sağlıklı serinleme yönteminin, soğuk duş, deniz ya da havuza girmek gibi suyla yapılan serinleme olduğu vurgulandı.Kısa süreli de olsa yoğun şekilde güneşin etkisine maruz kalınmasının “güneş çarpması” olarak bilinen sağlık sorununa yol açabileceğini ifade eden Zengin, aşırı sıcağa bağlı olumsuzluklarla karşılaşmamak için özellikle sıcaklığın etkili olduğu saatlerde dışarda fazla kalınmaması gerektiğini söyledi.Prof. Dr. Zengin, sıcakta bol su tüketilmesinin çok önemli olduğunu, aşırı soğuk olmamak kaydıyla su içilmesinin, sıvı ihtiyacını karşılaması yanında vücudun serinlemesine katkı yaptığını belirtti.Yaz aylarında serinlemek için özellikle ev ve arabalarda klimaların tercih edildiğini, ancak bu yöntemin pek de sağlıklı olmadığını ifade eden Prof. Dr. Zengin, şunları kaydetti:“Klimalar aynı havayı dolaştırıp veriyorlar, aynı zamanda ortamdaki tozun da hava hareketleriyle dolaşıma geçmesine neden oluyor. Bu durum, partikül ve hastalık yapan mikropların doğrudan solunum sistemine girmesine yol açabiliyor. Klimanın üflediği havanın kişilerin vücuduna, özellikle de yüzleriyle doğrudan temas etmesi ise yüz felci gibi rahatsızlıklara neden olabiliyor. Bu yüzden, bunaltıcı yaz sıcaklarında en sağlıklı serinleme yöntemi, soğuk duş, deniz ya da havuza girmek gibi suyla yapılan serinlemedir. Çocuklar nasıl ateşlendiklerinde soğuk suyla banyo yaptırılıyorsa, sıcakta vücut ısını düşürmek için de su tercih edilmelidir.”KURULANMAYI ATLAMAYINProf. Dr. Zengin, suya girip serinledikten sonra hemen kurulanmak gerektiğini, özellikle ıslak saçla güneşe ya da rüzgara maruz kalınmasının sinüzite neden olabildiğini belirtti.Serinlemek için havuzu tercih edenlere ise hijyene dikkat etmeleri uyarısı yapan Prof. Dr. Zengin, göz ve kulak iltihabıyla karşılaşmamak için sürekli temizlenen, temiz havuzların tercih edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Yazın Alerjik Hastalıklar Artıyor!
Yaz aylarının gelmesiyle birlikte alerjik hastalıklarda artış görülüyor. Bu hastalıklardan, özellikle astımlılar ve bünyesi alerjenlere zayıf olanlar etkileniyor. VKV Amerikan Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü'nden Dr. Elif Altuğ Kolsuk'un verdiği bilgilere göre, bahar aylarında başlayıp, yaz ortasına kadar devam eden dönem alerjik astım ve rinit tanılı kişilerde öksürük nefes darlığı, hapşırık krizleri, gözlerde sulanma gibi yakınmaların oluşmasına neden oluyor.Polenler: Polen veya daha sık bilinen ismiyle çiçek tozları üreme amacıyla rüzgar veya böceklerle diğer bitkilere taşınır. Alerjik hastalıklar açısından asıl önem taşıyan 20-60 mikron büyüklüğündeki rüzgar ile çok uzak yerlere ulaşabilen tipleridir. Polenler kapı ve pencerelerden evin içine de girebilir. Astımdan daha çok alerjik rinit yakınmalarını şiddetlendirir. Yüksek binalarla çevrili oturum alanlarında deniz kenarına göre daha yoğun bulunurlar. Bu yüzden şehir içi yaşamı polenlere maruziyet açısından daha risklidir. Bu dönemde önerilen korunma yolları ise ev kapı ve pencerelerinin kapalı olması, ev ve arabanızda polen filtresi bulunması, polenlerin havada yoğun olduğu sabahın erken saatlerinde dışarı çıkmamak, deniz kıyısında tatil yerlerini tercih etmek, güneş gözlüğü kullanmak, dış ortamdan ev ortamına geçince saçınıza yapışmış olabilecek polenlerden arınmak için saçlarınızı yıkamak ve kıyafetlerinizi yatak odanızın dışında bekletmek...Küf Mantarları: Küf mantarları sıcak ve nemli ortamlarda üreyen bir türdür. Genel olarak yaz ve sonbaharda üremeleri artar. Ev içinde nemli, havalanmayan ve karanlık odalarda sık gözlenir. Pencere kenarları, duş ve musluk yakınlarında daha çok üreyebilirler. Ev dışında nemli ortam ve çok ağaçlıklı alanlardan uzak durmalı, ahır, kümes gibi havasız ortamlara girmemeli ve evinizin yakınındaki işlevsiz su birikintisi ve kanalları kaldırılmalıdır.Ev içindeki önlemler ise ev içi nem yüzde 50’nin altında tutulmalıdır. Nemli duvarlar seyreltilmiş çamaşır suyu ile yıkanmalıdır, ev içinde fazla saksı bitkisi tutulmamalı ve banyo, tuvalet ve duş alanları ıslak ve kirli bırakılmamalıdır.Kurdeşen ve Egzama: Kurdeşen, ürtiker olarak tanımlanan deride hafif kabarık, pembe-kırmızı renkte ve genellikle kaşıntılı lezyonlardır. Üzerine basıldığında ise renk solar. Vücudun herhangi bir yerinde tek tek veya birleşmiş olarak oluşabilir. Ürtiker her yaş grubunda görülebilir. Bu hastaların kendileri veya aile öykülerinde alerji varlığı saptanır. Pek çok nedene bağlı gelişebilen ürtiker yaz aylarında sıklıkla güneş alerjisi olarak karşımıza çıkar. Bu durum güneş ışınlarına maruz kalınınca gelişir. Önce kaşıntı ve ardınan kızarıklık ve deride kabarma gözlenir. Tedavisinde güneşten sakınmak çok önemlidir. Antihistaminik ilaçlar kullanılır.Atopik dermatit – egzema – ise alerji öyküsü olduğu bilinen kişilerde kronik ve yinelenen bir durumdur. Genellikle çocuk yaşlarda sıktır ve temel özelliği gün içinde başlayıp gece şiddetlenen kaşıntıdır. Erişkinlerde sıklıkla deride tahriş yapabilen losyon, parfümlü sabun, deterjan gibi maddelerin kullanımıdır. Yaz aylarında da güneşten koruyucu ürünlerde fazla katkı maddesi olması, deniz veya havuz suyunun soğukluğu bu durumu tetikleyebilir.Koruyucu önlemler arasında terlemeyi önlemek, uzun kollu, bol ve açık renkte giysileri tercih etmek, ani ısı değişiklerinden kaçınmak, katkı maddesi yoğun olan vücut ürünlerinden kaçınmak, gerektiğinde yakınmaları kontrol etmek için antihistaminik ilaçlar, kortizonlu pomatlar veya deri kuruluğunu azaltacak yağlar kullanılmalıdır. Yaz aylarında deniz ürünleri, kabuklu deniz ürünleri, değişik soslar ve mayalı içkilerin tüketiminde de dikkatli olmalıyız.Arı Sokması: Yaban arıları veya bal arılarının sokması sonucu o alanda ağrı, kızarıklık ve şişme gibi kendiliğinden gerileyen lokal bir reaksiyon gelişebildiği gibi, anaflaksi denilen ve sokulan kişinin ölümüne yol açabilen bir reaksiyon da doğabilir. Anaflaksik reaksiyonlarda deride yaygın şişlik, deri altında ödem, nefes darlığı ve dolaşım bozukluğuna bağlı şok tablosu gelişir. Özellikle baş ve boyundan arı sokmalarında anaflaksi gelişme olasılığı daha yüksektir. Arı soktuğunda yapılması gerekenler deriye takılı kalan iğnenin ezilmeden özenle çıkarılması, sokulan bölgenin bol su ve sabunla yıkanması, sulandırılmış amonyak ile dezenfekte edilmesi, sokulan yere buz uygulanması, gerektiğinde kortizon ve antihistaminik veya adrenalin içerikli ilaçların uygulanmasıdır. Anaflaksi benzeri bulgular gösteren kişilerin ise en kısa zamanda bir sağlık kurumuna ulaştırılması gerekir. Yaz aylarında sık gözlenen arı sokmalarından korunmak için ise arıların bulunabileceği yerlerde uzun kollu gömlek ve pantolon tercih edin, parlak ve canlı renkte giysilerden kaçının, açıkta yemek yemeyin ve açıkta yemek bırakmayın, çöplerinizi evin dışına alın, bahçe işleri yapacaksanız eldiven kullanın ve bahçeye yalınayak basmayın, parfüm kullanmayın, arabanıza bindiğinizde arı olmadığından emin olun.Astımı Olanlar Bol Bol YüzsünBunların yanı sıra yaz mevsimi, astımlı hastalar için en uygun olan ve önerilen yüzme sporu için ideal bir dönemdir. Yüzme, göğüs kafesi çevresindeki solunum kaslarının güçlendirdiğinden oldukça faydalıdır. Astımı olan hastalar özellikle açık havuz ve denizde yüzmeyi tercih etmelidir. Çünkü kapalı alanlardaki yüzme havuzları temizliğinde kullanılan kimyasal maddeler duyarlı astımlılarda solunum zorluğu doğurabilir.
www.ailem.com
Yumurta, Sağlık ve Enerji Deposu!
www.ailem.com
Yumurta, Sağlık ve Enerji Deposu!
Pek çok kişi için kahvaltı masalarının vazgeçilmez lezzeti olan yumurta, yararlarıyla özellikle çocuklar ve gençler için önemli bir besin. Uzmanlar, vücudumuzu hastalıklardan koruyan yumurtanın enerji ve gençlik kaynağı olduğunu belirtiyor.YUM-BİR (Yumurta Üreticileri Merkez Birliği), “Kıran Kazanır” kampanyası ile kamuoyunu yumurtanın faydaları hakkında bilinçlendirmeye devam ediyor. Kampanya boyunca araştırmaları ile Yum-Bir’e proje bilimsel danışmanlığı yapan Hacettepe Üniversitesi'den Prof. Dr. Neslişah Rakıcıoğlu, anne sütündeki demir, çinko gibi bazı minerallerin 6-24 aylık dönemde alım düzeyi yetersiz olabilmesi nedeniyle tamamlayıcı besinlerin tüketilmesinin önemli olduğunu belirtti. Demir ve çinko başta olmak üzere birçok mineralin kaynağı olan yumurta sarısının 6’ıncı aydan itibaren tüketilmesi gerektiğine dikkat çeken Rakıcıoğlu, büyüme – gelişme ve hastalıklara karşı korunmada etkin rolü olan demir ve çinko ayrıca kan yapımı için gereklidir, yetersiz alındığında anemi (kansızlık) oluştuğunu söyledi. Et grubu besinler içerisinde yer alan yumurtanın her bir adedinde yaklaşık 6 gr protein bulunduğunu belirten Prof. Dr. Rakıcıoğlu, bebek ve çocuklarda büyüme ve doku sentezi için yumurtanın önemli bir besin kaynağı olduğunu ve besinlerle tüketilen proteinin en az yarısının hayvansal kaynaklı olması gerektiğini belirtti.Okul Başarısını Artırıyor!Çocuk ve gençlerin deri, saç ve tırnak gibi birçok organlarının sağlıklı olması, mental fonksiyonlar ve okul başarısı için her gün tüketilen yumurta, büyüme ve gelişme döneminde önemli besin kaynağı... Büyümenin desteklenmesi için vitamin ve minerallerden zengin bir diyet tüketmenin önemini vurgulayan Rakıcıoğlu, annelerin çocuklarına şeker, kek, tatlı, cips, kraker, kızartılmış yağlı besinlerin yerine tam tahılları tercih etmelerini öneriyor. Büyüme ve gelişmenin sağlanmasında şişmanlık da önemli bir sorun... Günlük enerji gereksinmesi erkek ve kızlarda farklı olmakla beraber aktif çocuklarda fazla iken inaktif çocuklarda daha az. Yumurta düşük enerji içermesine rağmen “besleyici değeri yüksek besin” olarak tanımlanıyor. Beyin gelişimi ve fonksiyonlarının yerine getirilmesinde etken olan kolin için önemli bir kaynak olan yumurta, diğer hayvansal kaynaklı proteinler ile karşılaştırıldığında daha ekonomik olmasıyla da tercih ediliyor.
Kahve Hakkında Bilmediklerimiz...
Kahve keyfi pekçok kişi için vazgeçilmez... Peki, bir günde en fazla kaç fincan kahve içmeliyiz? Ne kadarı yararlı, ne kadarı zararlı? Aşırı doz kahve öldürücü olabilir mi?Fazla fincan kahveye düşkünlük, rahatsızlık, huzursuzluk, uykusuzluk, heyecan, bulantı, kusma ve yüzde kızarıklık gibi semptomlara neden olabilir. Ciddi doz aşımının semptomları ise sayıklama ve nöbeti de içerir.Alarm Halinde Olma Durumunu Artırırİnsan vücuduna etkilerinin yanında, kafein genel olarak merkezi sinir sistemini uyararak zihinsel beceriyi, ilgiyi ve alarm halinde olma durumunu artırmasıyla bilinir. Ama fazlası öldürücü olabilir. Ve bu doz bireyin kilosu, hassasiyetine bağlı olarak değişse de ortalama oran, bir birey için yarım litre kana 90 mg civarı olarak belirlenmiştir.Aşırı Kahve Tüketimi ZararlıAşırı doz aşımı sebebiyle gerçekleşen ölüm, karıncığın aşırı çarpıntısıyla- kalp damarlarının koordine olmayan tezatlığı ile kan pompalanmasının durması olayı - alakalı olabilir. Ayrıca insanlar kahveye bağımlı hale de gelebilirler. Caffeinism adı verilen bu durumun her gün 600 mg ve 750 mg arası yüksek bir kafein alımı gerçekleştirdiğinizde olabileceği söylenmektedir. Bu da kabaca 10 fincan hazır kahve demek.Karaciğer Riskini AzaltırAma kahvenin bulunmuş sağlık yararları yadsınamaz. Her gün bir ila üç fincan arası içilen kahve karaciğer riskini azaltmakta ve Alzheimer’s başlangıcından da korumaktadır. Yine de kahvenin en şöhretli etkisinin 'ayılma' içeceği olduğu bu yılın başlarında bir parça yalanlandı. Araştırma sonuçları, kahve içenlerin uyanık olma durumlarının içmeyenlerle hemen hemen aynı olduğu yönündeydi.(e-kolay.net)
Zayıflığı Takıntı Haline Getirmeyin
Zayıflığı Takıntı Haline Getirmeyin
Son yıllarda zayıf bir bedene sahip olmak pek çok kişi için neredeyse bir takıntı haline gelmiş durumda. Ancak unutmayın; bilinçsizce yapılan diyetler hastalıklara da davetiye çıkarıyor!... Uzmanlar, kısa sürede hızlı kilo vermenin doğru olmadığını belirterek doğru beslenme ile ilgili önerilerde bulunuyor.• Öncelikle uyku saatlerinize dikkat edin. Çünkü vücudumuzdan salgılanan enzimlerin sağlıklı çalışması için uyku çok önemli.• Vücudumuz 37 derecede çalışan bir soba gibidir. Önce sobanın altını temizlersiniz iyi yansın diye. Biz de sabah kalkınca boşaltım yaparsak vücut sistemimizi temizleriz.• Günde 6 ya da 8 öğün beslenmeye özen gösterin ve su için. Az az, sık sık metabolizmayı sürekli uyararak yemek yenirse, bol su içilirse, uyku kalitesi ve süresine dikkat edilirse sağlıklı zayıflama olur. • Sabah saat 8.30'a kadar kahvaltının mutlaka yapılmış olması gerekir. Saat 10 gibi bir ara öğün, sonra 12-13 gibi öğle yemeği, öğleden sonra 3-5 gibi de ara öğün yenmelidir.
www.ailem.com
www.ailem.com